Biz bölge halkı olarak çok sıkıntılı bir mevsimin içinden geçiyoruz. Yaz ayının sıcak mevsiminin tam orta yerindeyiz…
Sıcakların tavan yaptığı bu ay içinde bir de Ramazan ayının aç ve susuz bıraktığı inançlı kesimin sıkıntıları eklenince, sıkıntılar çekilmez hale geldi.
Çok şükür fazla kaza ve bela ile karşılaşmadan Ramazan ayını geride bıraktık. Önümüzdeki günlerde ise yaz sıcaklarını geride bırakacağız…
Ama sıkıntıların biteceğine inanmıyorum. Çünkü Diyarbakır Caddesi, kenarındaki bir kafede oturup, yoldan gelip geçenleri seyrederseniz, çok sıkıntılı bir gençliğin yollara salındığının farkına varacaksınız…
Yüzde seksen gençlerden oluşan kaldırımdaki kalabalıklarda, yürüyüşlerinden tutun, konuşma ve mimiklerine kadar sürekli kin, öfke ve kavga dolu bir ruh hali gözlemleyeceksiniz…
Bu sıkıntılar şimdilik caddelere ve gözlere yansıyor ama ilerde bu gençliğin gelişme ve olgunlaşma safhalarında, bu kin ve öfkeye bir de işsizlik ve ilgisizlik eklenirse, kabiliyetsizlik ve eğitimsizlik, vicdansızlık ve acımasızlık eklenirse işte o zaman toplumsal sıkıntıyı yaşayacağız.
Bu sıkıtılar ne Ramazan ayı içindeki susuzluk, ne de yaz aylarındaki yüksek sıcaklara benzer, bu tamamen toplumsal bir yara haline gelir ki bunun geçmesi aylar ve mevsimlerle ifade edilemez…
Bu toplumsal sorunu bugünden fark etmek ve önlemini almak gerekirken, maalesef kimse duyarlılık göstermiyor…
Bugün gruplar halinde gezen bu gençler, yarın çeteler haline dönüşecek, bugün siyasi mitinglerde, polise taş atanlar yarın siyasilere dönüp onları bıçaklayacak…
Bu gençlerin şimdilik gelecek konusunda hiçbir endişe ve korkularının olmadığını biliyorum. Ama yarın bunun sıkıntısını çok çekecekleri şimdiden görünüyor.
Bu gençler kahve ve sokaklarda, oturup dolaşırlarken, sadece keyif ve eğlence, heyecan ve aksiyon ihtiyaçlarını tatmin etmek için planlar yapmaktadırlar…
Bu yüzden kafalarının daha fazlasını almayacağını, gelecek için eğitim, meslek ve yaratıcılık, ihtiyaçlarını düşünmüyor veya düşündürülmüyorlar!
Hiç birinin kafasında, Spor, Sanat, Eğitim, Okuma ve gelişme planları oluşmamakta ve bu alanda arayış içine girememektedirler…
Bu gençler girdikleri her mekanda ya kendi bildikleri, ya da kaba kuvveti kullanmaya çalışıyorlar. Bayramda kafile halinde gezen bu gençlerin sağa sola nasıl sataştıkları ve gruplar arası çatışma, kavga çıkardıklarına şahit oluyoruz.
Kimi zaman bir kız meselesi, kimi zaman bir egosunu tatmin edememe sıkıntısı ile başlayan olaylar, bıçaklı ve silahlı kavgalara dönüşmektedir.
Batman kaldırımlarından geçerlerken, herkesin onlara yol açtığı, girdikleri mekanı dağıttıkları, gece sabaha kadar başıboş dolaştıkları bu gençlere, ne devlet, ne aileleri, ne de siyasiler sahip çıkabiliyor…
Eskiden karanlık basıp, saat 23:00 olduğunda, güvenlik güçleri şehrin asayişi için ortaya çıkar, genç ve çocukların sokakta başıboş dolaşmalarını engellerlerdi…
Ama bugün bakıyoruz, olay bittikten ve gençler hastane veya mezara gittikten sonra emniyet güçleri ortaya çıkmakta, soruşturma başlamaktadır!
İşte örnek bir olay: “İki genç, bir grup gençle tartıştı. Grup tarafından darp edilen iki genç, eğlence merkezinde bulunan arkadaşlarına haber verdi. Gençlerin olay yerine gelmesiyle iki grup kavgaya tutuştu. Gençlerden bazıları taşıdıkları silahları çekerek ateş etti. Olayın büyümemesi için müdahalede bulunan bir güvenlik görevlisinin göğsüne kurşun isabet ederken, olayda kavgaya tutuşan gençlerden de 3'ü silahla yaralandı. Olayın ardından bölgeye çok sayıda ambulans gönderilirken, yaralılar bölgede bulunan özel hastanelere sevk edildi.” Polis ve güvenlik birimleri ise: “Olayın ardından 155 polis imdat hattına ihbarda bulunan vatandaşlar, daha sonra eğlence merkezini terk etti.”
Yani asayiş ve güvenlik devletsiz, sokaklar ise güvensiz hale gelmiştir. Gençler ise başıboş bırakılarak, büyük sıkıntılara zemin hazırlanmıştır.
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |