Olup bitenlere bakılırsa, devlet elini,benli ve dilini güçlendirerek bu işe kalkışmış! Kendinden emin ve istikrarlı bir şekilde gidiyor…,
Bunun nedenleri, sebep ve sonuçlarını değerlendirecek olursak, biz Kürtler ve PKK hareketinin tutum ve davranışı bizi bu olumsuz sonuca götürdü…
Bizler her ortamda ve her yerde örgüt mantığı ile hareket edildiğini ve bundan vazgeçilmesi gerektiğini söylerken, Kürt siyasilerin, sol endeksli ve tamamen Türk soluna emanet edilecek bir şekilde gelişmesinin de, hayal kırıklığı olacağını ifade etmiştik.
Önce Örgütün tutum ve davranışlarına şöyle bir bakalım: Önce Kuzey Irak yani Güney Kürdistan da ki tutumuna bakalım.
Peşmergeleri aşağılayan, Barzani ve ailesini küçümseyen, girdiği her bölge parçasında özerklik ilan eden ve orada kalıcı olarak kalmakta ısrar eden, Rojava’da olduğu gibi, kendinden başka tüm siyasi oluşumları dışlayan ve onlara yaşam hakkı tanımayan…
Hatta İran KDP ve Peşmerge güçleri ile silahlı çatışma içine giren, Kuzey Kürdistan olarak ilan ettiği sözde çatışmasızlık kararı aldığı illerde, Kürt ve Kürdistan davası ile onun dışındaki tüm güçleri düşman ilan eden…
Yani kısacası kendi Kürt toplumu ve siyasi hareketi içinde dost bırakmayan, yıllar öncesinin örgüt mantığı ile hareket eden bir süreç içinden geçti PKK hareketi.
Bunların tamamını, kendi örgüt iradesi ile mi yoksa bazı dış mihrakların baskısıyla mı yapıyordu bunu bilemem.
Bu sorunun cevabını ise yine Sayın Öcalan’ın yıllar önce okuduğum, bir kitabından birkaç önemli cümleleri ile güçlendirmek isterim.
İmralı adasına gidişinden birkaç yıl sonra yazdığı, Ekolojik toplum yapılandırması adlı eserinde: Örgüte katılan bir çok Kürt gencinin hatta yüzde seksenlerinin ajanlaştırıldığı, geri kalanların ise silik kişilik ve kişiliği oturmamış, beyninde bir çok, Feodal ve aşiret kalıntısı olan gencin, zor şartlar ve çok zaman harcanarak, örgüte kazandırıldığını ifade ediyordu.
Bunların çeşitli alanlarda görevlendirilmeleri sırasında da çok sorunlar yaşandığını ve bir çoğunun kendini o bölgenin kralı ve hatta ilahı gibi görmeye başladığını iddia ediyordu…
İşte bu yapılanma ve bu zararlı kişiliklerin, devlet olma iddiasındaki bir örgütün önünde, tam bir engel teşkil ettiğine inanıyorum.
Çünkü Bir çok eylem ve Polis ile Asker cinayetlerinde Örgüt ya üstlenmiyor ya da üstlendikten bir süre sonra üstlenmekten vazgeçiyor, ret ve inkar yoluna gidiyor…
Hatta KCK yürütme konseyi başkanı bu çatışma ortamından önce Kuzey Kürdistan bölgesinde, gerilla kıyafetinde bir çok unsurun cirit attığını açıklaması, Suruç olayları ardından, katledilen iki polis için önce biz yaptık açıklaması, daha sonra yine bir PKK üst düzey yetkilisinin, biz yapmadık diyerek, uluslar arası basın huzurunda bunu üstelenmemesi…
Bu ve buna benzer olaylar gösteriyor ki, bu bölge de güç ve kontrol PKK’nin elinden ve inisiyatifinden çıkmıştır.
Bence kontrol PKK’nin siyasi ve askeri olarak aşırı küçümsediği, devletin hatta derin devletin eline geçmiştir.
Barış planını zaman ve örgütü çözmekle geçiren devlet bu gün çözüm sürecinin ikinci aşamasını devreye sokmuştur…
Artık öldürende, ölende kendisi ve yok etmek istediği ise PKK ve Kürt sorunu bu yüzden elinin çok güçlü olduğu ve özgüveninin yerinde olduğu devlet bu çatışma ortamını bırakacağını sanmıyorum…