Özerklik, öz yönetim ve özel de yerel yönetim ile birlikte, bize dayatılan öz savunma stratejisi ile herkes ve kesimin özel silahı ile savaşmasına geldik…
Özerklik anlayışı kişiden kişiye, sınıftan sınıfa ve meslekten mesleğe değişmektedir! Benim anladığım özerklik yerinden yönetim şekli olup, merkezin almakta ağır ve etkisiz kaldığı konularda, yerel yönetimlerin kendini bazı özel konularda yönetmesidir…
Özerkliğin bilimsel tanımı ise üç başlık altında şöyle sıralanmaktadır.
1. Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi.
2. Bir kişinin, bir topluluğun kendi uyacağı yasayı kendisinin koyması, yad erklik karşıtı
Örnek: Bu bayrak onun bir çeşit kendine güven ve özerklik bayrağıdır sanki. H. Taner
3. Yönetim bakımından dış denetimden bağımsız olma. 2. kişinin kendi davranışlarını düzenleme ve bu davranışlara yön verme konusunda bir ölçüde bağımsız oluşu.
Öz savunma ise: Yerelde asayiş ve güvenliğin yine yerel güçler tarafından sağlanması için silahlı birliklerin oluşturularak, devlet güvenlik birimlerinin yerini almak, asayiş ve güvenliği sağlamak anlamına geliyor.
Şimdi biz bu saatten sonra yerel yönetimden çok, yerel savunma yapmak zorunda kaldığımızı anlamamız lazım…
Bu savunmayı kime karşı nasıl yapacağımıza gelince? Evet bize dayatılan sisteme, devlete ve iktidara karşı topyekun öz gücümüzle bir savunma sistemi oluşturmaktır.
Bu sistem için aylardır çağrıda bulunuluyor. Önce HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, öz savunma birlikleri oluşturularak, halkın kendi kendini savunması için silahlanma çağrısında bulunması, ardından ise Kandil ve yerel örgütlenmelerden, ev ev dolaşılarak silahlanmaları ve öz savunma oluşturmaları istendi…
Buraya kadar anlaşılmayacak bir şey yok sanırım, bundan sonrası iki soru kim? ve kime? Sorularını sormamız lazım.
Evet, Kim? Sorusuna cevap bizler yani sıradan Kürt halkının silahlanması ve silahlarını savunma için çıkararak, birine yöneltmesi geliyor.
Kime? Sorusu da zaten cevabı belli, devletin güvenlik ve asayiş birimlerine karşı, askeri ve jandarma kolluk güçlerine karşı savunma oluşturarak onlara silah sıkmamız…
Ama halk yani sıradan vatandaş bunun için hazır mı? Yani benim gibi biri silahı eline alabilir mi? Haydi aldım diyelim kullanabilir mi? Haydi kullandı insan öldürebilir mi?
Ben doğru dürüst bir silahı taşımasını bilmediğim gibi mekanizmasını bile kavrayamam, ömrümde birkaç kez ya havaya, ya da uçan cisimlere sıktığım silah ile insana ve onun canına kast etmek için sıkabileceğimi sanmıyorum.
Bir insan karşında canlı kanlı ve gözlerinde ölüm korkusu ile sana bakacak, senin elin titremeden, damağın kurumadan ve şuurun yerinden çıkmadan, soğuk kanlılıkla sıkıp onun canını alacaksın!
Bu bence mümkün değil, adam öldürmek bir kuş avlamaya ve nişan aşmaya benzemez. Dilin damağına yapışır, dizlerinin bağı çözüşür ve ruhun bedeninden adeta çıkar…
Bunu her Kürt genci yapamaz, bunun için yılların eğitimi ve yılların deneyim ile tecrübesine ihtiyaç vardır.
Kim demiş her Kürt insanı birer ölüm makinesidir diye? Kim demiş eline her silahı alan Kürt adam öldürebilir diye? Ben bunları yapamam ve bir cana kıyamam, bu yüzden herkesin öz işini yapması ve asker ile gerilla bu işi yapabiliyorsa, bunu herkesin yapacağına inandırmaması gerekir.
Halkımız birer ölüm makinesi değildir. Her önüne geleni öldüremez, biz öz savunma değil öz yönetim, öldürme değil, diriltme ve kan değil, gül bahçesi sunmak isteriz.
Barış ve hem de öz barış için her türlü savunmaya varız, ama kan dökmek herkesin işi değildir…
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |