Dünya, bu kadar insani duygu ve düşüncelerden uzak bir devir oldu olalı görmemiştir. Tıpkı vahşi bir orman ortamında yaşayan ruhsuz yaratıklar gibi olmuşuz…
Robottan farkımız kalmamış, inanç, düşünce, acıma, his ve duygularını tamamen yitirmişiz, tıpkı hayvanlar aleminde yaşıyormuşuz gibi her güçlü canlının güçsüzü ezip yok ettiği diğer canlı varlıkların hiç tepki göstermediği bir canlılar alemine dönüşmüşüz…
Yalnız biz değil tüm dünya bu vahşet ve insanlık dışı uygulama ve saldırganlığa duyarsızlaşmıştır. Öldürenler, sadece sadist duygularını tatmin etmek için öldürürken, ölenlerin ise neden ve niçin öldürüldükleri bilinmemektedir.
İnsanın kanını donduran manzaralar karşısında maalesef hiç tınlamadan ve hiçbir tepki göstermeden, dönüp bakmadan bile duraksamadan ilgilenmemekteyiz…
Bu olayların bugün en şiddetlisi ve en sıkıntılısı ise İŞİD denilen terör ve vahşet makinelerinin tüm Ortadoğu da sahneledikleri katliamlar ve toplu kıyımlardır.
Bu sahneleri seyrede seyrede, bizler tarafından kanıksanmış ve biz de tepki, refleks, duygu diye hiçbir şey bırakmamıştır.
Bunun hemen ardından, tüm dünyanın gözü önünde cereyan eden, sığınmacı ve savaş mağduru göçzedelerin yaşam ve yaşayamama dramlarını gösteren, boğulma, aç kalma, susuzluk, açıkta kalma ve sahile vurmuş yüzlerce cesede karşı herkesin duyarsız kalmasıdır…
Bu insanların açlıktan ölmesi ve kendilerini Avrupalıların kapısına atmak için gösterdikleri dram dolu her yolculuktan sonra, denizlere dökülen ve sahillere vuran cesetlerden geriye kalan birkaç sığınmacının bu sefer, sınırlardaki yalvarış ve yakarışları…
Şimdi gelelim bize ve bizim coğrafyaya. Bizim duyarsızlık ve ilgisizliğimize biraz da kendimizi sorgulayalım…
Kardeşkanının döküldüğü coğrafyamızda yakın konu ve komşumuzda, hemen yan sokağımızda olan olaylardan ne kadar etkileniyoruz?
Ne kadar duyarlılık göstererek, sahipleniyoruz? İnsan olarak ve Müslüman olarak, belki yakın bir tanıdığımız ise onların taziyesine kerhen olsa da gittiğimiz ve hiç umursamadığımız…
Daha birkaç gün önce 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde hemen arka sokağımızda, polisler ile çatışmaya giren şahıslar arasında, ölenler ve yaralıların olduğu olayda ne kadar duyarlılık göstererek etkilendik? Bunu sorgulamak istiyorum.
Vurulan ve vuran, ölen ve öldüren kim, neyin nesi neden ve niçin? Gibi soruları soramadık ve sormadık…
Gerçekten bir polisin şehit edildiği ve ikisinin yaralandığı olayda polis eş ve çocuklarının dramatik ve acıklı görüntülerine gösterdiğimiz duruş ve ilgisizliğimizin yanında diğer taraftan, saldırgan olduğu iddia edilen kişilerin kim olduğu ve onların da bir ailelerinin olup olmadığını kim sorgulayıp takip ederek, onların içinde olduğu durumu sorguladı?
Polis ailelerinin evine düşen ateş kadar diğer tarafında aileleri, eş ve çocukları yok muydu? Varsa nerede ve ne durumdaydılar?
Bu soruları sorgulamadığımız gibi ölen ve öldürenlerin yaşamaları ve eylemleri bizim için sıradan bir günlük olaymış gibi hepimizi etkilemeden geçiştirildi.
Herkes aynı gün işinde gücünde, kahvesinde, pikniğinde… Çalışmalarına bile ara vermeden, uykuları bile kaçmadan… Hiç tınlamadan ve bana mısın demeden!
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |