Devletin derin ve karanlık güçleri planlarını ortaya koydukları günden beri planlarının işlediğini iddia etmiştim ve bu planın er geç tutacağını söylemiştim.
Bugün iktidar her ne kadar barışçıl ve çözüme yakın gibi görünse de derin devletin kontrolünde hareket eden ve derin devletin planlarının haklı çıkması için ve gerçekleşmesi için Kürtlerin barışçıl ve çözümden yana umutlarının yok olması için onları çatışma içine çeken güçlerin planı uygulanmaya konuldu.
Önce Kürtler sivil siyaset yapsın diye onları partileştirerek, alanlara ve parti siyasetine çekerek, sivil yapılanmaları olan KCK adı altında örgütleyen güçler daha sonra bunların arasına büyük sayıda ajan koydurtarak, bunların örgüt ile bağlantılarını sağlayıp, haklarında rapor verdirerek, sözde paralel devlet yargıçları tarafından, toplamaya başlayan derin güçler.
Daha sonra çözüm süreci adı altında zamana yaydıkları çözüm süreci, sürdürürken, bir taraftan da bölgenin asayiş ve güvenliğini zaafa uğratacak bir boşluk oluşturarak, halkı sokaklarda kimlik kontrolü yapan yüzü maskeli kişilere bıraktılar…
Bu yapılanmanın devletin güçlerinin dışında olduğuna inanmayan biriyim ve bunun planın bir parçası olduğuna inanıyordum şimdide bu kanıdayım.
YDG-H gençliğinin eline silah alarak mahallelerde ve sokaklarda asayişi sağlamasına göz yuman derin devlet bugünkü çatışmaları hendekleri ve savaş ortamını tahmin etmiş ve planlamıştı…
Amaç bu ilçe ve şehirlerde ağırlıklı olan Kürt sempatizanlığı ve sosyal olgusunu ortadan kaldırmak için onlara yeni bir göç dalgası yaşatarak, metropollerde, varoşlara yerleştirerek, sosyal ve siyasal kontrol sonucu asimilasyon, sağlamak.
İkinci amaç ise yerleşik Kürt halkının bu siyasi ve örgütlenmeye karşı nefretinin uyanması için onlara tepkili hale gelmesi, özellikle bölgeden kopamayacak kadar köklü olan, esnaf, tüccar ve arazi sahiplerinin bu çatışmalı durumda, devlet güvenlik güçlerine sığınarak, onlardan yardım ve destek istemesinin sağlanması ile örgüte karşı tepki oluşturmak…
Peki, bu planlar gerçekleşti mi? Bu plan amacına ulaştı mı? Evet tam anlamıyla mükemmel bir planlama ve mükemmel bir sonuç diyebiliriz.
Cami yakılarak, inançlı kesimlerin tepkilerini çeken, işler durdu diye esnafın tepkisini çeken, olaylar ve eğitim bahanesi ile güvenlik amaçlı başlayan göçler…
Devlet bu hendeklerin kapanmasını şimdilik istemediği için kapanmamaktadırlar… Devlet bu olayların bir süre daha uzatılmasını istediği için olaylar devam ediyor.
Bakın o kadar nefret ve o kadar tepki oluşmaya başladı ki artık kahve de çalışan garsondan tutun, sokakta gezen kadına kadar bu olayların bitmesini ve örgütün hendekleri kapatmasını istiyor…
İşte bu hale geldik; Düne kadar PKK ile bir masada oturup Kürt genel kongresini birlikte yapmayı planladıkları Barzani bile PKK’ye sözde Kürtler diye hitap ederken, bu örgütü destekleyen beyaz Türk olarak bilinen Ertuğrul Özkök bile: “İlk olarak PKK'ye seslenen Özkök, örgütü Taliban çetecisi, cellat ve kalleş olarak tanımladı. "Bil ki kazdığın o hendek, diktiğin o barikat, kendi halkınla barış arasına kazılmış bir cehennem çukurudur" dedi.
"KORKAKLAR, KONFORMİSTLER ARTIK YETER DEYİN"
Ertuğrul Özkök daha sonra, "Ey o bölgenin en az benim kadar bencil, en az benim kadar korkak, konformist ergeni, yaşlısı" diyerek Kürtlere seslendi, konuşmaktan çekinmemelerini söyleyip "artık yeter" diyerek PKK'ye karşı isyana davet etti.
"DÖŞEDİĞİN MAYIN BİR GÜN GELİR SENİ VURUR"
Hürriyet yazarı son olarak, devlete laf eden HDP'yi "barikatın arkasındaki o Kalaşnikof'luya da" laf etmeye çağırdı: "O yol, devletin askerine döşediğin mayınlı yoldan da tehlikelidir... Sen döşersin, bir gün gelir seni vurur..." İşte derin devletin son isteği Korkak Kürtlerin eline silah alarak sokağa çıkması olduğunu unutmayalım!
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |