Kürtler bu coğrafyada, İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokratik haklarını sonuna kadar kullanmak için büyük bir mücadele içinde…
Çözüm süreci ve öncesi çok bedel ödedikleri bu haklarına sahip olmak için her yerde ve her alanda mücadele vermektedirler.
Kürtlerin bu özlemi ve bu talepleri herkese ve her güce karşı savunulmaktadır. Bugün birçok Kürt bölgesinde verilen mücadele bu amaçlar doğrultusunda cereyan etmektedir.
Sokağa çıkma yasaklarına ve kepenk kapatmalar ile gösteri ve yürüyüş haklarının engellenmesine Türkiye’de büyük tepki gösteren Kürt halkı, gerektiğinde bu çelişkiyi yapan Kürt örgütlerine karşı da aynı tepki ile cevap vermektedir.
Yaklaşık 30 yıldır süren PKK mücadelesinde, Türkiye Cumhuriyeti ilkleri gibi tek dil, tek bayrak, dek devlet ve tek millet ilkelerine karşı örgüt içinde de çok büyük mücadeleler verilmiştir.
Bu mücadele PKK’nin doğduğu ilk yıllardan beri çeşitli dernek ve fraksiyonların yok edilmesi sürecine tepki gösteren Kürt halkı en sonunda sosyalist bir partiye din ve dindar sınıfını yerleştirerek, düşünce ve inanç farklılığını bir zenginlik olarak kabul ettirmiştir.
Ama her şeye rağmen Türkiye sınırları içinde doğan ve gelişen zaman zaman devletin yapılanmasını örnek alan PKK, güç ve fırsat eline geçince bu tek olma hevesini özellikle Kürt halkı üzerinde uygulamaya çalışmaktadır.
Ama en büyük tepkiyi yine bu halktan almaktadır. Türkiye şehirlerinde örgütün yaptırdığı eylemlere, devlet güvenlik güçlerinin antidemokratik bir şekilde gösteri ve yürüyüş haklarını ihlal ederek, müdahale etmesini kabul etmediğimizi ifade etmek isterim.
Aynı şekilde örgütün de yaptığı hata ve yanlışlıkları kabul etmesini ve özeleştiri vermesini bekleriz, Kürt halkı her türlü doğruyu ve her türlü yanlışı çok açık olarak görebiliyor ve yeri geldiğinde ise cezalandırmasını biliyor.
Bu yüzden bu halkı saf ve güdülecek bir halk olarak görenlerin akıbetinin pek parlak olmayacağını söylemek isterim.
Bugün Türkiye sınırları içinde olup bitenlerde devlet kadar, örgütün de bariz yanlışları olmuştur. Bu konuda üzerine düşeni yapmalı ve halkın sabrının taşmasına fırsat vermeden bu yanlışlardan vazgeçmelidir.
İkincisi ise Rojava’da oluşan kantonlarda yapılan yönetim şeklinde, bölgedeki dikta rejimlerinin antidemokratik uygulamalarını taklit etmekten kaçınılmalı ve tüm kesimlerin kendini ifade etme hakkını tanımalıdır.
Özellikle Kürt Bayrağı günü nedeniyle Cizre kantonunda yaşananlar, tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’nin baskıcı yasadışı uygulamalarını andırmaktadır.
Kürtler bir birine zorluk ve engel çıkararak, kendi özgürlüklerini kısıtlamaya çalışır ve bir birlerini suçlarlarsa, Arap’ı, Türk’ü… bizlerle alay edercesine gülmez mi?
Bakın Türk medyası bu olayı nasıl haber yapmış: “Suriye'nin kuzeyinde perşembe günü Barzani taraftarlarının düzenlediği "Kürdistan Bayrağı Günü" törenine PKK/PYD'ye bağlı teröristlerin sert müdahalesine tepki gösteren Mesut Barzani, PYD'yi "sözde Kürt" ilan etti.
"SÖZDE KÜRTLER, PİŞMAN OLUP UTANACAKLAR"
Mesud Barzani aynı açıklamasında PYD için “Kürt olduğunu ilan eden bu sözde Kürtler, bir gün pişman olup, utanacaklar" ifadelerini kullanmıştı.
PKK/PYD'DEN CEVAP: FİTNE ÇIKARMA
Suriye'de PYD'nin kontrolünde bulunan Rojava’nın Cızire Kantonu Barzani'nin sözlerine cevap verdi. Yapılan yazılı açıklamada Barzani için "Kürdistan Bölgesi bu tavrından geri adım atıp düzeltmeye gitmelidir ki Rojava’da ki yapılar arasında fitne çıkmasın!" denildi.
KOMİK GEREKÇE: İZİNSİZ GÖSTERİ
Türkiye'de başta HDP olmak üzere yanlaşları 'izinsiz gösteri' yapan, bu izinsiz gösteriler yüzünden güvenlik güçlerinin müdahale etmesiyle de 'katliam' yaygarası koparan PKK/PYD'nin Barzani'ye verdiği cevap metninde izinsiz gösteri yapmanın fitne olarak adlandırılması dikkat çekti. İşte o kısımlar:
"Bazı çevreler, Kürdistan Bayrağı’nın yasadışı faaliyetleri için bahane haline getiriyor. Her toplantı veya gösteri için resmi izin alınmalıdır"
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |