İslam dininin tebliğcisi ve Peygamberi olan Hz. Muhammed’in dünyaya gelişi, bir mucize olarak tarihe geçmekte ve onun doğumu ile birlikte, yeryüzündeki tüm cahiliye gelenek ve sistemleri, tüm zulüm ve adaletsizlikleri, eşitsizlik ve insan hakkı ihlallerinin sona erdiğinin işareti olarak bilinmektedir…
Daha doğrusu onun doğumu ile İslam dininin doğuşu ve yayılışı aynı anlama gelen bir doğum olarak bilindiği için, bu doğum İslam ve ilahi tüm dinler için kutsal bilinmekte bu şekilde değerlendirilmektedir…
Peygamber efendimiz dünyaya gelişi ile birlikte, kamil insan olarak 40 yaşına kadar tüm kötü alışkanlıklar ve kötü yaşam koşullarından hep uzak tutulmuş ve insanlığı ile örnek bir kişilik olarak ilahi bir güç tarafından yetiştirilmiştir.
İnsanların arasına girerken, insanlar ondan rahatsız olmamış ve ondan yüzlerini çevirmemişlerdir. Hem konuşmasındaki tatlı dili ve yumuşak hitabeti ile hem güzel kokusu ve temiz giyimi ile hem de oturuş ve kalkışı ile beğeni kazanmış bir kişiliğe sahipti.
Peygamber efendimiz, Peygamberlikten önce insan yani kâmil insan olması için elinden kimseye zarar gelmemesi için, elinden de güvenilir biriydi, hırsızlık yapmamış, kimsenin malına el uzatmamış, kimsenin canına kıymamış ve kimseye şiddet uygulamamış biriydi.
Hak ve hukuka saygılı biriydi, adil ve sözünün eri bir kişiliğe sahipti, barışçı ve barış meclislerinde sözü dinlenen biriydi.
Peygamber efendimiz, 40 yaşına kadar kimsenin ırzına ve namusuna kast etmeden, hiç kimse ile cinsel yönden, rahatsızlık verecek hiçbir olumsuz tavrı olmayan biri olarak, belinden kimseye zarar gelmemiş biriydi…
Bu yüzden, müminin elinden, dilinden ve belinden, kimseye zarar gelmeyen biri olması gerektiği dinimizce kâmil insan olma özelliğidir.
Peygamberimiz ticaret yapardı ve ticaret kervanlarını yönetirdi, buna rağmen dolandırma, faiz ve hak yeme gibi kötü ticaret ahlakından hep uzak kalmış ve ticarette güvenilir bir tüccar olarak ün salmıştır.
Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara sevgi ve saygısında hiç kusur bırakmaz onları daima laik olduğu kadarı ile sevmiş ve saymıştır.
Güçsüzün ve zayıfın, yoksulun ve kimsesizin, mazlumun ve ezilenin yanında yer almış, sürekli onurlu kişilerle arkadaşlık yapmıştır.
İnsanlığın örnek kişiliğine sahip biri olarak yetiştirilen Peygamberimize, bu özelliği daha doğmadan önce bazı mucizevi olaylarla işaretlerle belirtilmiştir.
Bu yüzden Peygamberimizin doğumu, kutsanacak değerde mucizevi olaylara sahne olmuş ve sömürü saraylarının burçları sallanmış, insanlara baskı ve eziyet eden sistemlerin çöküşüne neden olmuştur.
İslam dini gelmeden önce onun tebliğ görevlisi, bu görev için doğuşu ile birlikte bu göreve hazırlanmış ve mükemmel insan vasıflarının hepsini üzerinde tamamlamıştır.
Bu yüzden İslam’ın gelişi Peygamberin doğuşu ile başlamış oluyor. Ama bugün, onun izinden giden ve onun ümmeti olduğunu iddia eden insan topluluğunun onun o kâmil ahlak ve yaşam koşullarından hiç birine sahip olmadan bu dinin mensubu olduğunu iddia ediyorlar…
Onun adına kan döküyor, onun adına adaletsizlik ve zulüm yapıyor, İnsanların hakkını yiyerek onları mağdur ediyor ve zalim sistemlerin bekçisi olarak onun adına her türlü İnsanlık dışı uygulamalara imza atıyorlar…
İslam adına hüküm eden siyasilerden tutun, İslam adına özgürlük arayışı ile örgüt, tarikat ve cemaat kuranlara kadar, İslam adına ticaret yaparak onun adına din simsarlığı yapanlara kadar hepsinin, onun yolunda olduklarını ve onun adına bunu yaptıklarına şahit oluyoruz!
Bunlar tamamen gaflet ve dalalet içinde hem de İslam a ve onun Peygamberine ihanet içindedirler…
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |