Bu günlerde gündemi meşgul eden en önemli konu, anayasanın İslami olması ve laiklik kelimesinin çıkarılması konusunda olduğu görülüyor…
Peki, şimdi bir durum değerlendirmesi yapalım ve laiklik esası ile uygulamada olan anayasamızı ve uygulamasını gözden geçirelim.
Anayasanın amacı, benim görüşüme göre halkın temel ihtiyaçlarına göre onların ve sistemin yaşaması için alınacak tedbirler ve kanunlar topluluğudur.
Halk, oluşturduğu sistemi korumak ve kendi huzur ve refahının yükseltilmesi için bazı temel kanunlar koyarak bu merkezde diğer kanunların düzenlenmesini sağlar.
Anayasamız, Cumhuriyet ilkelerinin yanı sıra inanç konusunda da bazı kriterleri koymaktadır. Cumhuriyetin ilkelerinden biri laik olmasıdır…
Bu güne kadar, yani yaklaşık 100 yıla yakın anayasada yer alan laiklik, uygulamada tam anlamı ile uygulanabilmiş mi?
Öncelikle, bu yasayı ortaya koyan ve uygulanmasından sorumlu olanlar maalesef bu güne kadar bu temel kurala uymamışlardır.
En başında Diyanet İşleri Başkanlığı ile bu temel yasa tamamen ihlal edilmiştir. Bırakın diğer dinleri İslam’ın diğer mezheplerini bile tanımayan bir diyanet işleri uygulanmaktadır.
Bu şekilde laik olunmaz ve tüm dinlere karşı aynı mesafede durulmaz, çünkü tek din ve tek mezhep eksenine dayalı bir diyanet yapılanması ile tüm dineler karşı aynı mesafede olunmaz…
İslam dini yalnız başına bu sorunu çözmede yeterlidir. Laikliğe ihtiyaç bile bırakılmaz… Ama bir şartla, bu konudaki emirleri tam olarak uygulanacaksa!
İslam dinindeki imanın şartlarından birini yalnız uygularsak sorun çözülmüş olur. Çünkü İslam’a imanın şartlarından biri ilahi kitap ve Peygamberlere İman olduğunu hepimiz biliyoruz…
Laik sistemde ise Diyanet işlerini yalnız bir din ve mezhep temelinde oluşturması, diğer din ve mezhepleri tanımaması gerçekten hem anayasa, hem de İslam dininin ruhundan uzak bir uygulamadır.
Bu adına laik denilen Türkiye işi laiklik sisteminde; İsevi’si, Musevi’si, Muhammedisi, Şafisi, Hanbeli’si ve Alevi’si mutluluk duymuyor ve huzur içinde yaşama imkanı bulamıyor…
İşte bu yüzden, laiklik ve tanımına ihtiyaç olduğu gibi, kafalardaki din olgusunada ihtiyaç var ve diyanetinden tutun da imam hatipler ve ilahiyatlardaki eğitim sistemine kadar tüm kurum ve kuruluşların bırakın yeniden laiklik tanımına göre, sadece İslam inanç yapısına göre tanımlanması yeterlidir…
Bizim Müslüman olarak anayasamızda yeniden bir tanımlama yapılmasına ihtiyacımız yok. Çünkü bizler, gerçekten dinimizi iyi tanıyıp yaşarsak hem biz huzur buluruz, hem diğer din ve mezhep sahipleri Huzur bulacaktır.
Meclis Başkanı Kahraman, kendini ve dinini anlatmaya yeterli olmayabilir, ama biz Müslüman olarak asırlar boyu dinimizin emrettiği şekilde yaşadığımız zamanlarda tüm din mensuplarının ve mezhep taraftarlarının ‘Barış ve Huzur’ içinde yaşadığını iyi biliyoruz...
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |