İnsan, doğası gereği iklim değişikliğinden en fazla etkilenen bir yapıya sahiptir. İnsanoğluna ne fazla soğuk, ne de fazla sıcak uymaktadır.
Her zaman ılıman bir havadan hoşlanan insan, diğer canlıların yaşaması ve ihtiyacı için bazen, fazla sıcak havaya tahammül göstermektedir ve bazen de soğuk havayı idare etmektedir.
Doğal olarak tarımsal ürünlerin istenilen lezzet ve kıvama gelmesi için, bazen aşırı sıcaklara ve yine yerüstü ve yer altı su kaynaklarının karşılanması için yeteri kadar soğu havaya, kar ve dona ihtiyaç vardır.
İnsanlar asırlar boyu alışageldikleri dört mevsimde ve belirli soğuk ile sıcakta yaşamaya alışmış, daha doğrusu bağışıklık mekanizmaları uyum sağlamıştır.
Sanayi devrimi ile birlikte, sanayide ve insanoğlunun mekanik gelişmesi ile kavuştuğu hızlı ve modern çağın en büyük belası ise çevre ve iklim değişiklikleri olmuştur.
Sanayi geliştikçe ihtiyaç duyulan enerji arayışları artmış ve bir taraftan elektrik enerjisi, diğer taraftan petrole dayalı fosil yakıtlar insanoğlunun doğasını karıştırmış, iklimleri ve yeryüzünü dağıtmıştır.
Buzullar erimekte, denizler kabarmakta, yağmurlar aşırı bir şekilde yağmakta, seller büyük yeryüzü tahribatları oluştururken, kar fırtınaları ve dondurucu soğuklar kitlesel can almaya devam ediyor.
Bu doğal afetlerin sebebi ise karbon gazı salınımından kaynaklanan sera etkisi ile yeryüzünün ortalamadan fazla ısınmasının sonucudur.
Dünya bir taraf Batman bir tarafa, dünyanın en eski rafinerisi, yerleşim yerinin tam ortasında yer almakta ve Rafineri atık gaz bacasından günde yaklaşık 800 ton atık petrol ürünü yakarak, gazlarını Batman üzerine ve atmosferine doğrudan yaymaktadır.
Bu güne kadar kimsenin hiçbir tedbir almadığı veya alamadığı bu fosil yakıtın yaklaşık 60 yıldan beri Batman Ovasını ve Batman canlısını zehirlemesi bir yana, doğasında ve atmosferinde oluşturduğu zararı siz tahmin edin…
Günde yalnız 80 ton Fueloil yakan bir Termik santrale gösterilen tepki ve duyarlılık maalesef TÜPRAŞ rafinerisinin 800 Tonluk yakan bacasına gösterilmiyor…
Dün dünya iklim günüydü ve bu gün vesilesi ile bile olsa bu zararlı yakıtı yakarak, gazının Üzerimize salan, doğamızı, tabiatımızı, ürünlerimizi, suyumuzu ve havamızı zehirleyen, bu baca ile ilgili hiçbir tepkinin gelmemiş olması, duyarlı çevrecilerin ve memleket sevdalılarının, ne kadar duyarlı olduğunu gösteriyor…
Bizler, bu tür fosil yakıtlarla atmosferimizi kirleten ve hidroelektrik santrallerle çevremizi tahrip eden, iklim ve yeryüzü değişiklikleri ile doğal yapıyı bozan bu tür yapılara ve hareketler ile yatırımlara karşı çıkmadığımız sürece, sağlımız ve İnsanlığımızdan ne kaybedersek, hakkımız olduğuna inanıyorum.
Biz duyarlı olmazsak, biz doğamıza ve havamıza sahip çıkmazsak, biz bitki ve tarımsal ürünlerimize sahip çıkmazsak bizler sağlıklı bir yaşam ve sağlıklı bir ortamdan söz edemeyiz.
Bizler en kısa sürede çevremizden duyarlı birer insan olmak için, her türlü zararlı iş ve işletmelerin önüne geçerek onlara engel olmalı, bunun bedeli ne olursa olsun yılmamalıyız…
Aksi halde hastanelerde kanser tedavileri, kalp krizleri ile boğuşurken, doğal felaket ve afetlere karşı hazırlıklı olmalıyız…
Bizler toprağımıza, suyumuza ve havamıza sahip çıkalım, dünya iklim gününde bunları en yüksek sesle gündeme getirelim.