Ortadoğu’da kargaşa, savaş ve kin tohumlarının ekildiği, Ortadoğu’yu masa başında cetvelle sınırlara bölen anlaşmanın yüzüncü yılına girdik.
Yüz yıl önce 1916 yılının 16 Mayıs’ında İngiliz ve Fransızlar tarafından çizilen sınırlar, İngiliz ve Fransa tarafından imzalanarak, Rusya’nın da oluru alındıktan sonra, uygulamaya konulmuştur.
O günden bu güne Ortadoğu halklarının huzur ve barış yüzü görmediği, hiçbir ulusun ve halkın memnun olmadığı bu anlaşma, hala hayatiyetini sürdürmektedir.
Kürtler ulusal kimliklerinin yok olduğu bu anlaşmaya karşı yüz yıldır mücadele verirken, Türkler özellikle Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasına neden olan bu anlaşmaya karşı olmuş ve bu anlaşmanın verdiği sıkıntıyı hep yaşamışlar…
Farslar ve Araplar ise sömürü ve emperyalist emellerin bu bölgede hakim olması nedeniyle bu anlaşmaya karşı durmuş ve bu anlaşmanın oluşturduğu iç huzurun bozukluğunu yaşamışlar…
Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetindeki Ortadoğu ve Afrika kıtasını parçalara bölerek, rahat bir şekilde yönetmeyi amaçlayan plan bu gün yani yüzüncü yılında bile ilk günkü sıkıntılarını taptaze ve canlı olarak yaşamaktadır.
Bugün Arap baharı olarak gelişen ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile hedeflenen Sykes-Picot anlaşmasının daha geniş ve daha detaylı bir şekilde yeni paylaşım ve yeni devletlerin ortaya çıkarılmasını hedeflediği sanılmaktadır.
Bugün yüzüncü yılında tartışılmaya açılan bu anlaşma planının, Ortadoğu da içinde olduğumuz savaşların kaynağını oluşturduğu bilinmektedir.
Türkiye hala Misak-i Milli sınırlarının peşinde koşarken, Kürtler Ulus Devlet olmak için bu planın sonlandırılmasını isterken, Araplar tek devlet olmak için mücadele verirken, Farslar ise dağılma endişesini yaşamaktadırlar...
Bu anlaşmanın yıldönümü olan 16 Mayıs günü itibari ile Ortadoğu da yayınlanan birçok makale mevcuttur.
“1916 yılında imzalanan gizli Sykes-Picot anlaşması yüzüncü yılına girerken hiç olmadığı kadar saldırı altında.’’
Irak daha derin bir kargaşa ve bölünmeye doğru sürüklenirken, kuzeydeki özerk Kürt yönetimi Bağdat’ı bağımsızlık ilan etmekle tehdit ediyor.
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları, Irak ve Suriye sınırını 2014 yılında buldozerle dümdüz ederek Sykes-Picot anlaşmasını tarihe gömme ve bölgenin tüm sınırlarını ortadan kaldırma niyetlerini de ilan etmişti.
IŞİD’in kaderi ne olursa olsun, Sykes-Picot projesinin merkezindeki Suriye ve Irak devletlerinin bütünlüğü tehlikede. Aslında Orta Doğu’nun bugünkü sınırları, 16 Mayıs 1916’da Mark Sykes ve François George-Picot tarafından imzalanan belgede açıkça tanımlanmamıştı.
IŞİD’in sildiği Irak-Suriye sınırı büyük olasılıkla Sykes ve Picot tarafından çizilen meşhur “kumdaki çizgi’’ den bir kaç yüz kilometre ötedeydi.
Bu çizgi kuzeydoğuda İran sınırından, aşağıda Musul ve Kerkük ve çölü geçerek Akdeniz ve Filistin’in üst sınırına doğru uzanıyordu.
Bölgenin mevcut sınırları Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde ve Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda uzun ve karmaşık antlaşmalar, konferanslar ve çatışmalar sonunda belirlendi.
Ancak rakip iki sömürgeci gücün çıkarları ve acımasız hedeflerinin hakimiyetindeki Sykes-Picot’nun ruhu bu süreçte ve onu takip eden yıllarda 1956’daki Süveyş Kanalı krizine hatta daha sonrasına kadar hüküm sürdü. Gizlice sömürgeci paylaşımlara örnek teşkil eden Sykes-Picot anlaşması dış güçlerin kendi iradelerini dayattıkları, sınırlar çizdikleri ve yerel liderlikleri yerleştirdikleri, bölge halklarıyla ‘böl ve yönet’ oynadıkları ve kendi kazançları için diğerlerini harcadıkları bir çağın etiketi haline geldi.
Orta Doğu’nun miras aldığı düzende çeşitli ülkelerin sınırlarının etnisite, kabile, din ya da dil gözetmeksizin çizildiği görülüyor.
Çok sayıda azınlık grubu içinde barındıran ülkeler güçlü tek bir lider ya da güçlü bir merkezi hükümet olmadan yıkılmaya yatkın oluyor.”
Bu günkü Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin kaderini varın siz tahmin edin…
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |