Gençlik ve gençliğimiz, geleceğimiz ve istikbalimiz, enerjimiz, gücümüz ve kuvvetimiz, toplumsal değerimiz, dinamik nüfusumuz…
Gençlik heyecan arar, gençlik hareket ve aksiyon arar, gençlik gelişme ve yenilik ister, gençlik yarınlardan habersiz gününü yaşamak ister…
Gençliği dimdik ayakta tutmak ve onun ihtiyaçlarını karşılamak için duyarlı ve bilgili bir toplum yapısına ihtiyaç vardır…
Gençliğin ihtiyaçları için planlama ve programlara, diri ve genç dimağlara ihtiyaç vardır. Gençliğimizi işlevsiz ve kaynaksız bir kuruma teslim etmekle işin içinden çıkmamız mümkün değil…
Gençlik sportif faaliyetler ister, enerjisini boşaltmak ve öfkesini toprağa vermek için. Gençlik sanatsal faaliyet ister, hünerlerini ve becerilerini sergilemek için.
Gençlik sevgi ve duygu dolu bir ortam ister, duygularını dışa vurmak ve yüreğinde sevgi tohumlarını yeşertmek için…
Gençlik, sürekli eğitim ve köklü bir öğretim için ilgi ve alaka ister… Aksi halde gençlik elden çıkar, gençlik heba olur gider ve genç diye bir şey kalmaz, tam serseri bir mayına dönüşür…
Gençliğimize sahip çıkmak için onların tüm temel ihtiyaçlarını iyi belirlemek ve ona göre altyapı hazırlayarak, onların hizmetine sunmak lazım…
Nerede semt sahalarımız? Nerede sanatsal faaliyetlerimiz? Nerede köklü eğitim kurumlarımız?
Bunların hiç biri yok, olmadığı gibi bu gençliğin ihtiyacı olan kurumların ve kuruluşların yerini dolduracak hiçbir ortam ve mekan yok…
Bu şekilde hiçbir temek ihtiyacını karşılayamayan genç, toplumdan hiçbir isteğini alamayan genç ne yapar? Bu sorunun cevabı çok kolay ve basit, etrafımıza bakarsak gençliğin ne olduğunu çok kolay görebiliriz.
Gençliğin başı dumanlı, yüreği hapis ve bedeni ateşler içinde kıvranıyor, toplum tarafından kendisine bağlanan zincirlerden kurtulmaya çalışıyor.
Bir taraftan eğitim koşulları, bir taraftan işsizlik, bir taraftan toplumsal baskılar… Tam bir bunalım takılan gençlik, çıkmaz sokakta yolunu bulamıyor…
Gençliğin yaşam koşulları ve fırtınalı hayatını anlayan yok, bu sıkıntılarını ve bu feryadını ya miting alanlarında taş ve sopalarla, gaz bombalarına karşı haykırarak veya bir sokak köşesinde uyuşturucu ve yatıştırıcı alışkanlıklarla…
Gençlik kahve köşelerini mesken tutarken, dünyaya açılmak için maceralı birçok yol denemekten çekinmiyor.
Gençlik bu günlerde ölümü ve öldürmeyi göze alarak, toplumsal isyanını, toplumu yok etmekte, insanlara karşı canavar kesilmekte buluyor.
İnsanlık ve toplum onu nasıl yok ettiyse o da bedeniyle kendini ve toplumu havaya uçurarak, isyanını haykırıyor.
Eskiden gençlerin arasında yaygın olmayan intiharlar ve intihar bombacıları, bu sıralar her şehirde ve her köşe başında, her araçta ve her saatte ortaya çıkabiliyor!
Bu isyanlar, bu parçalanmaların nedeni, toplumun ve sistemin gençliği ciddiye almaması ve önemsememesinden kaynaklanmaktadır.
Bu canavarı biz yarattık, onun bizi ve kendini parçalayarak yemesinden şikayet etmememiz gerekiyor.
Gençliği başı dumanlı ve yüreği yaralı hale getiren bu sistem gençlik haftasında bile ona bu sorunlarının kaynağını anlatma fırsatı vermedi maalesef…
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |