Hatırlayacak olursak, AKP iktidara gelmeden önce tüm komşular ile SIFIR sorun sloganı ile gelmiş ve tüm bölge ülkeleri hatta tüm Dünya ülkeleri ile tam bir barış sürecinin başlayacağını taahhüt etmişti.
Hatta yine hatırlayacak olursak, tüm komşu ve dost ülkelerle Vize anlaşması yaparak, Türkiye vatandaşlarının tüm dünya da vizesiz seyahat etmelerinin önü açılmıştı…
Dışarda yani dış Dünya da yapılan bu olumlu gelişmeler ve bu güzel ilişkiler ile tam bir Dünya ülkesi olma yolunda hızlı bir gelişme sergilenmekteydi.
İçerde ise bundan farksız bir hava hakim değildi. Tüm kesimlerle ve yüz yılların sorunu olan iç siyaset yönelikte aynı doğrultuda çalışmalar başlatılmıştı…
Aleviler, Solcular, Kür siyaset ve örgütleri ile farklı süreçler başlatılarak, adeta Yurtta ve Dünya da barış rüzgarları, hatta baş döndüren barış fırtınaları esmeye başlamıştı.
Bu politika ile Mustafa Kemal Atatürk ün Yurtta Barış, Dünya da Barış politikası tam anlamıyla uygulanır olmuş ve her kes bu olumlu havadan çok umutlu bir bekleyiş içine girmişti…
Sonra ne olduysa, kim ne dediyse, kimler göz vurduysa?... Bilemem ama o rüzgarlar dindi, o umutlar umutsuzluğa ve karamsarlığa dönüştü…
Öncelikle Arap baharı ile başlayan olaylarda, Batılı müttefiklerinin yanında yer almak zorunda kalan, AKP iktidarı, birere birer komşularını kaybetti.
Irak, Suriye, Mısır, İran, Ermenistan, Rusya… Bunun gibi komşu ülkelerin yanı sıra, diğer bölge ülkelerinin de güvenini kaybederek, düşman olmaya başladı.
Bu süreçte bırakın sıfır sorun, sıfır dost ülke seviyesine inen iktidar, artık uluslar arası arenada, hiçbir yandaş ve dost bırakmayacak kadar düşman sahibi oldu.
Bu kadar ile bile yetinemeyen AKP iktidarı içerde de bundan farksız bir tablo izlemiyordu…
Öncelikle İktidar geldiği ilk yıllarda tam bir Partner olarak hareket ettiği, Fethullah Gülen hareketine, birden Paralel Devlet yapılanması iddiası ile bir numaralı düşman…
Ardından Barış ve Çözüm süreci ile masaya oturduğu ve mutabakatların yapıldı, Kürt siyasi hareketi ile Örgüt yapısına, aniden sırtını dönerek, silahların çekilmesi ve büyük bir iç savaşın içine girmesi, Aleviler ile sürdürülen sürecin durmasına ve tam bir kaos ortamının içerde hakim olmasına neden olundu…
İçerden ve dışardan tam bir savaş ve abluka içine düşen Türkiye devleti ve iktidar partisi, güçlü ekonomi ve kontrollü devlet bütçesinin de sonuna geldiği bir anda tüm bu yanlış politikalarından aniden vaz geçen bir hareket içine girdi. Önce İsrail, sonra Rusya ve ardından Mısır a uzatılan zeytin dalı ve barış süreci başlatıldı.
Bunun ardından ise İran, Irak hatta Ermenistan arasında da bu tür görüşmelerin yapıldı ve Suriye lideri Beşar Esat ile de gizli görüşmelerin yapıldığı iddia ediliyor.
Bu süreçten sonra iç barışın sağlanması için de adımların atılması bekleniyor. PKK ve HDP ile yeni bir çözüm sürecin başlatılması beklenirken, Paralel Devlet yapılanması ve Alevi vatandaşlar ile de bu tür yeni süreçlerin başlatılması bekleniyor.
Çünkü nedeni ne gelince, Dış ticaretin tamamen durduğu, imalatın durma noktasına geldiği, dış kredi ve güvenin kalmadığı, dört yanında savaş ve içinde ise çatışmaların yaşandığı bir ülke ve bu savaş sanayisine harcanan tamamen kaynakların heba olduğu bir dönemde bu şartlarda bu ülkeyi yönetmenin zor olduğu…
Devletin tam bir maddi sıkıntı içine sürüklendiği ve artık kamu ödemeleri ve yapılan ihalelerin hatta İş Kur ödeneklerinin bile tükendiği bir mali kriz içine giren ülkeye yeni bir ruh gerekliydi.
Bu gerekli olan ruh ve irade ise Türkiye Cumhuriyeti kurucusu M. Kemal Atatürk ün Veciz sözleri olan
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözlerinde saklıydı. AKP en sonunda Atasının yoluna ve Kemalizmin izine düşerek, doğruyu ve gerçek devlet politikasını bulmuş oldu…
Bir an önce dış barış ve ilişkiler gibi, iç barış ve kardeşliği yeniden tesis ederek, mermiye, silaha, uçak sorti ve bombardımanlarına verilen paraları, yatırım ve sanayi ile dış ticaret ve Turizm yatırımlarına yönlendirelim…
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |