Aslında bir bilinmeze doğru gidiyor, tıpkı kaptanını yitirmiş, rotasını şaşırmış, dalgalara teslim olmuş bir gemi gibi…
Tabi bu geminin içinde yalnız onlar değil, tüm Türkiye çalkantılar ve dalgalar arasında, ama sessiz ve içten çığlıklar atarak, bu çığlıkların sesi kimseye gitmiyor, ancak geminin içinde ve can pazarında olanlar bunu işitiyor.
Dümeni teslim ettiğimiz siyasiler maalesef uçurumun kenarına geldiler, siyasetten, ekonomiden, sosyal ve yaşam tarzı olarak, hukuktan, eğitime, idareden, askeriye ye, dinden, sosyal yaşama kadar her alanda, tehlike ve bitiş sinyalleri alınıyor.
Dışarıdaki itibardan tutun, içerdeki yozlaşmaya, tarihten tutun, komşu ilişkilerine kadar, her alanda maalesef bitmişlik ve çaresizlik vardır.
Artık yavruları bile onları dinlemiyor ve onlara isyan ediyor. Onlara meydan okuyor, onları ret ederek, kendi başına ayakta durmayı istiyor!
Ben bu tabloyu nasıl ve neden gördüğümü açıklayayım. Tam bu seçime birkaç gün kala tüm bu şanssızlıklar peş peşe geliyor ve şapkaları düşüyor kelleri ortaya çıkıyor.
Önce çok öğündükleri ekonomik yapı bozuldu, dolar aldı başını gitti, dalgalı kur iflas etti ve yükselen dalgalara, hatta Tsunamiye dönüştü. Kurun artışı ile birlikte enflasyonun yükselmesi başladı, ardından işsizlik rakamları geldi…
Bu ekonomik çöküş ile birlikte, Suriye krizi, Irak sorunu ve İran krizi ortaya çıktı. Bir yandan inançlı kesim, bir yandan Alevi ve bir yandan da Kürt halkı memnuniyetsizliğini dile getirerek, AKP politikalarından beklentilerinin boşa çıktığını haykırmaya başladılar.
Artık kimse AK Parti’nin çözüm sürecini, inanç politikasını ve Alevi açılımını kabul etmiyor. Tıpkı ekonomik politikaları gibi, bu sosyal politikaları da iflas etmiş.
Ardından yüz yılı dolduran Ermeni katliamları ve sürgünlerinin tüm dünya ve özellikle güvendikleri ülke başkanları tarafından kabul edilmesine, her gün başka bir lidere sitem veya tehdit ile cevap yetiştirmeye çalışmaları…
Ardından borsanın her gün değer kaybetmesi ve Türk Lirası’nın dünya paraları arasında en çok değer kaybeden bir para birimi haline gelmesi…
İçerde kurdukları sistemi bir türlü oturtamamaları nedeniyle paralel devlet yapısından kurtulmaya çabaladıkça dibe kaymaları, polis teşkilatı, ekonomi teşkilatı, yargı teşkilatını sil baştan, yapılandırmaya çalıştıkça başlarına gelmeyen sorun kalmadı.
En son yargı krizi ile bir gece de serbest bırakılan tutuklular ve ardından, yasadışı durdurma ile tam bir komediye dönüşen yargı sistemleri! Bu yargı siyasal değilse nedir? Sorusu herkesin aklına gelmeye başladı ve kimsenin artık bu kurumlara güveni kalmadı.
Güven demişken bir de tüketici güven endeksindeki düşüşlerde çok büyük gerileme ve piyasada, alışverişin neredeyse durma noktasına geldiği bir süreci yaşıyoruz.
Bu kadar olaydan sonra en acı olanı ise yavru vatan Kıbrıs’tan gelen isyan çığlıkları oldu. Cumhurbaşkanlığına çok büyük bir oy farkı ile seçilen Mustafa Akıncı, Ana vatana isyan bayrağı çekerek, artık ben yavru değilim ve ben özgür irademle, hür düşüncemle rotamı çizerek yüzümü Avrupa’ya dönmek istiyorum dedi.
İşte en büyük isyan buna denir ve en büyük dağılma bu olsa gerek. Bu kadar olumsuz ve bu kadar sıkıntıların arasında, tek dost ve tek sorunsuz kesim bence Kürtler olmuştur. Kuzu kuzu sessizce ve kanaatkar bir şekilde Türk demokrasisine destek vererek, seçimlerin kazasız belasız yürümesi için her türlü fedakarlılığı yapıyorlar.
Var mı kardeş gibisi sadık olan, var mı yavrusu gibi ihanet eden insanoğlunun?...
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |