Bizim Kürt siyasiler, kendi halkının siyasi ve sosyal sorunlarını öğrenemeden, başladılar Türkiye siyasetine. Bu yola girerken hocalarından son dersleri almadıkları belli oluyor.
Eskiden hoca olmak ve mezun olmak için, medrese talebeleri, hocalarının dizi önünde oturur, onlardan, icazet isterlerdi.
Hoca öğrencisinin ilim yönünden mükemmelleşmesinin ardından, bir de siyaset ve sosyal ilimleri öğrenmesi için talebesine bazı siyaset deneyimlerini aktarırlardı.
Günlerden bir gün dini eğitimini tamamlayan ve tüm sıralı kitapları ezberleyen talebe hocasından destur isteyerek eve dönmek ve mesleğe girmek ister.
Her ne kadar hocası birkaç ayrıntının kaldığını söylese de aceleci ve kendine güveni son derece olan talebe ısrarla yola çıkmak ister.
İlk gittiği köye uğrar ve Cuma hutbesi için camiye girerek minber de hutbe veren hocayı dinledikçe kahrolur. Hocanın yanlışlarını bir bir dinleyerek cemaat dağılmadan önce camide ayağa kalkar ve hocayı eleştiren sözlerini sıralar. Halkın arasında iyi bir ün ve itibar etmiş olan hoca bu gencin deli olduğunu ve ona saldırarak onun dışarı atılmasını ister.
Cami cemaati yeni mezun olmuş talebeyi iyice benzeterek dışarı atar, yara bere içinde hocasına geri dönen talebe hocasına sitem eder ve bu okuduğu ilminin hiçbir anlamı olmadığını söyler…
Ama deneyimli hocası onu dinledikten sonra ona birkaç siyasi bilgi ve deneyimini aktardıktan sonra, kovulduğu ve dayak yediği köye talebesi ile birlikte bir Cuma günü gider.
Camide hutbe okunduktan sonra ve tam cami dağılacağı sırada, talebenin hocası ayağa kalkar ve cemaate seslenir, vaaz veren bu hocanın bir melek olduğunu ve çok kutsal bir kişiliği olduğunu çok güzel bir dille anlattıktan sonra, bu münevver insanın sakalının her bir kılını kapanın cennete gideceğini söyler.
Cahil cemaat bu söz üzerine cami imamının etrafında toplanır ve onun sakalının yolmaya başlarlar…
Tüm feryat ve figana rağmen hocanın sakalı beyaz tüyler yerine kan çeşmesine dönüşür. Talebesi ile köyden çıkan hoca ise talebinse iyi bir siyaset bilgisi vermenin gururu ile ve talebesinin intikamını almanın rahatlığı ile talebesine döner ve söyler; ilim yalnız yetmez doğrular her yerde söylenmez, amacına ulaşmak için halkın değer yargılarını iyi bilmek gerekir diyerek, ilk hayat deneyimini öğrencisi ile paylaşır.
Lafı bu günlerde seçim için meydanlara inen, HDP Eş Başkanı ve onun seçim propagandalarına getirmek isterim.
Aslında Demirtaş’ın dediği her lafını bende onaylar ve katılırım, ama bu halkın içinde bu seçim zamanında bu anlamsız sözlerin bence ne yeri ne zamanıdır.
Çünkü Demirtaş, sözlerinin anlam ve önemini halka anlatma fırsatı bile bulmadan halk sandık başına gidecektir.
Bu halk düşündüğü ile değil gördüğü ile hareket eder ve inançlarından dolayı körü körüne bir bağlılığa sahiptir. Bunu icazet alan ama siyasi derinliği olmayan talebenin deneyimsizliği olarak görüyorum.
Fakat bu körü körüne inanç sahibi halka ve onu iyi kullanan Kürt siyasilere karşı yaparken daha siyasi ve daha politik olmak lazım.
Bugün Demirtaş’ı din düşmanı ve dini ortadan kaldırmakla suçlayan siyasiler maalesef önde ve haklı görünüyorlar.
Bakın Cumhurbaşkanı Batman’da onlara Zerdüşt diyor, İl Başkanı onlara Türkiye partisi değil, bir mahalle partisi bile olamazlar derken, inanç üzerinden saldırıyor…
Bu halkın nezdinde, İl Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın dedikleri daha makul ve daha kayda değerdir.
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |