Kriz, yani ekonomik kriz zaten yaşadığımız bir olguydu. Daha seçimlerden önce kapanan şirketler, iflas eden aileler ve kaplarını kapatan kurumlarla karşı karşıyaydık.
Şimdi yani seçimden sonra krizin derinleşmesi ve yaygınlaşması ile karşı karşıyayız. Artık o istikrarlı ve güçlü ekonomisi ile övünen bir Türkiye olmayacak.
Bundan önce siyasilerin ve liderlerin laflarının etkilemeyeceği bir ekonomik yapıya sahip değiliz. Bizler yarına güvenle bakan ve uzun süreli ekonomik hesaplar yapan, uzun süreli yatırım projeleri yapan bir ülke görünümünden çıkmış bulunmaktayız.
Bizler artık günü birlik ve günü kurtarma peşinde koşmak zorundayız. Çeviren ve dönen bir ekonomik yapı yerine hantal ve durağan bir görünüme dönmüş durumdayız. Ne zaman hükümet kurulur? Ne zaman bu hükümet iş ve icraata başlar bilinmez.
Bilinen bir tek şey var oda artık yatırım ve işlerimizi yarın ne olur belli olmayan, önünü göremeyen ve devlet garantisi olmayan bir sistemin içine giriyoruz.
Siyasilerin bir tek lafının ekonomik krizlere döndüğü, ekonomik yatırımların kaynaksız olarak ihale edildiği, ödeneklerin verilemeyeceği, adam kayırma ve rüşvetin yaygınlaşacağı bir dönemle birlikte, popülist politikaların hayata geçirileceği, bir ekonomik yapıya geçiyoruz.
Tüm bunlara neden olan sadece bir tek liderin kendini sultanlığa konsantre etmesi ve bu hayallerin peşinden gitmesine bağlıyorum.
Bundan sonra ne hükümetin istikrarından, ne ekonominin güçlülüğünden ne de sosyal ve siyasal hayatın garantisinden söz edilebilir.
Bu başlayan ve aylarca sürmesi beklenen hükümet kurma çalışmaları sırasında kim bilir dolar kaç liraya fırlar ve altın ile petrol fiyatı kaça çıkar?
Bunların tümünde en çok endişelenecek olan biz sıradan insanlar olmalıyız. Çünkü biz günü birlik geçinen ve sabit gelire sahip olan insanların, geçim ve hayat standartları düşmeye mahkumdur.
Şimdi bundan sonra hesap kitap yapma ve yüksek döviz fiyatının oluşturacağı, enflasyonun yukarı çıkması ile birlikte yükselen hayat standardı geçimi olacaktır.
Bizim bu ekonomik istikrarsızlığın içinde bugünü kurtarma endişelerimizin yanında, yetişen ve istikbal bekleyen birçok genç insanımızın yarınları da kararacaktır.
İş Kur projeleri ile kısa süreleri gizlenen ve sözde düşürülen işsizlik oranlarının bu yıl içinde bu fonların erimesi sonucu birçok kişinin işsizler ordusuna katılması ile hayatın gerçekleri ortaya çıkacaktır.
İşte o zaman gerçek işsizlerimizin oranı anlaşılacak ve bir ailede tek kişinin beslemek zorunda olduğu bu büyük nüfus ve aile yükünün geçimsizliği ortaya çıkacaktır.
Bundan böyle belirsizlik içine gireceğimiz aylar ve yıllar için şimdiden hazırlıklı olmalı ve buna göre adımlarımızı atmalıyız.
Eğitimden, seyahate, geçimden geleceğe kadar yerinde ve aktif politikalar belirleyerek ona göre adımlarımızı sağlam atmalıyız.
Kim ne iş yapıyorsa yapsın, kim nerede olursa olsun, mutlaka ekonomik, sosyal ve siyasal hesaplarını yeniden gözden geçirmeli, sağlam bir yapıya kavuşturmalıdır.
Ben bugün bunu yapacağım, yarın bu kadar gelirim gelecek, plan ve programlarımı yapıyorum diyeceğine, yarın ne olacağı belli değil, bu günden hesabımı sağlam yapayım, anlayışına geçmeliyiz.
Neden çünkü Kılıçdaroğlu dün konuştu ama hiçbir şey demediği için dolar birden fırladı. Bir de Allah korusun bir şeyler demiş olsaydı o zaman siz görün kızıl kıyameti.
Bu yüzden her an bir siyasetçinin konuşmasını beklemeliyiz ve her an bir ekonomik krizin çıkmasını!