Ekoloji derken, doğanın, canlıların, insan ve tabiatın uyumlu çalışması ve birbirini destekleyerek tamamlaması akla gelmektedir.
Doğa insanoğlunun faydalanması için ilahi bir güç ile kurulmuş muazzam bir sistemdir. İnsanoğlu elindeki bu büyük sistemli gücü, kullanmak ve bu gücün nimetlerinden faydalanmak için bu gücü gereğince ve zarar vermeden harcaması gerekir.
Oysa doğa ve doğada yer alan sistemli ve uyumlu mekanizma çoğu zaman hırsı ve aç gözlü insanların elinden zarar görmektedir.
Bu zararın telafisi yine insanların elinde olmasına rağmen insanoğlu günlük hesaplar ve kısa süreli çıkarları için bu bozulmaya ve kirlenmeye yeterince önem vermemektedir.
Cumartesi günü dünya hırsı olmayan ilkel kominal bir sistemle yetinebilecek, dünyanın bugünkü nimetleri olan teknoloji ve ekonominin geldiği safhayı pek umursamayan bir kitlenin katıldığı, Ekoloji Meclisi’nin bileşenleri ile bir araya gelirken etrafıma bakındığımda bu meclisi yetersiz ve çok büyük eksikleri ile gözlemledim.
Bir kere bu mecliste yer alan insanlar, bu dünyayı kirletmeyecek kadar, teknolojiden uzak ve bir o kadar çağımızın kapitalist sistemi olan ekonomik yapıdan, habersiz kişilerden oluşmaktaydı.
Bu insanlarda aşırı zenginleşmek için ekonomik hırs ve dünyaya hükmetmek için büyük teknolojiyi kullanma azim ve isteği bulunmamaktaydı.
İşte bu yüzden fillerin tepiştiği bir dünyada, çimenler her zaman ezilir ve onların kendilerini koruma mekanizmaları güçsüz ve yetersizdir.
Çimenlerin essiz çığlığı ve etkisiz dirençleri onların kuruyup yok olmalarıyla sonuçlanır. Bu meclis üyeleri de tıpkı fillerin üzerinde tepiştiği yeni boy vermiş zarif, nazik ve güçsüz çimenlerin haline benziyordu.
Biz ne kadar doğayı korumaya çabalarsak çabalayalım, biz ne kadar havayı temiz tutmaya, çevremizi kirletmemeye, insanları eğitmeye ve bilinçleştirmeye çalışacak olursak olalım, güçsüzlüğümüz ve eksikliğimiz, sessiz çığlıktan öteye gitmeyecektir.
Bugün bu tür meclislere, aç gözlü sermaye sahiplerini, hırslı sanayicileri ve aşırı tüketici şımarık zenginleri kazandırmadıkça, etki alanımız çok kısır olacaktır.
Öncelikle insanlarımız rahat uyusun ve ışıklı lambaların önünde otururken rahatsız olmasınlar diye, sinek ve sivrisinekle mücadele adı altında, doğaya kimyasal salıp, eko dengeyi bozmaya çalışmaktan vazgeçebilir miyiz?
Bizler doğaya karbon gazı salan ve ses, toz, sera etkisi olan hızlı ve konforlu ulaşım araçlarından vazgeçebilir miyiz?
Bizler giyim, gıda ve beslenmede, barınma ve çalışmada, teknolojinin ürettiği ve insan, doğa ile diğer canlılara zararı olan maddelerden vazgeçebilir miyiz?
Bizler temizlik ve hijyen açısından tükettiğimiz deterjan ve kozmetiklerimizden vazgeçebilir miyiz?
Bizler zengin ve sanayiciler ile idarecilerimizden bu teknolojileri ve bu ekonomik çıkarları bir kenara bırakın gelecek nesiller ve bizlerin hayatını karartmayın diyecek cesaret ve onları buna sevk edecek düşünceyi onlara verebilir miyiz?
Biz bu gerçekleri bile bile Ekosistemi ve Ekolojik dengeyi sağlayabilir miyiz? Biz ancak söyleriz ama bunu gerçekleştirecekler, ekonomi ve teknolojiyi elinde tutanlardır. Onlar da çok güçlü ve çok hırslı oldukça bu sistemin değişmesi çok zor!
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |