Kürt sorununun kendi sorunu olduğunu ifade eden, özgürlükler ve eşit vatandaşlık hakkında sürekli temas grupları oluşturarak, süreçlerin mimarı olan İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler konusunda herkesten daha insancıl olan bir lider…
Bu bölge insanının sempatisini kazanarak, düştüğü yer olan Siirt’ten meclise girerek, partisinin başında başbakan olan bir lider…
Kürtlerin, Alevilerin, hatta Romenlerin sorunu ve problemleri ile ilgilenen tüm ezilmiş halkların dostu ve yanında yer alan bir lider…
Türkiye’nin her yerinde sempati ve sevgi ile karşılanan ve parti bayrağını dalgalandıran bir lider. Savaş değil barış, silah değil, konuşma ile sorunların çözüleceğine inanan bir lider.
Tüm milliyetçi ve şoven duygulardan arınmış, tüm kırmızıçizgileri kaldırmış, tüm şiddet ve baskı yöntemlerini arkasına almış bir lider…
Tüm bu hasletleri ile ünü yurt sınırlarını aşan ve dünyada tanınan bir lider konumuna gelerek, bu sistemde Cumhurbaşkanı olmayı hak eden bir karizmaydı…
Ne olduysa bundan sonra oldu ve birden her şey tersine döndü. Adeta fes düştü kel göründü misali, sanki bir rüyadan uyanırcasına, bir delinin aklının başına gelmesi gibi, bir koyunun kurt’a dönüşmesi gibi, bir halkçının bir faşist milliyetçi kişiliğe bürünmesi gibi…
En önemlisi insan olmaktan çıkıp, vahşi bir canavara dönüşen, uzaylılar veya filmlerdeki Kurt Adam gibi, dişlerini ve hatta dişlerinin arasındaki kan ile ortalığı kasıp kavuran vampire dönüştü…
Önce Gezi olayları ardından, Roboski, daha sonra Kobane ve yükselen Türk milliyetçiliği ile Kürt sorunu yoktur, Kürtler yoktur a kadar ret ve inkar politikasına dönüş, ardından başkan ve arkasından halife olma özentisi ile herkesi hor ve hakir görme, halka ve hakka arkasını dönerek, Ak Saraya doğru yönelme…
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi sınırların ötesinde ve nerede bir Kürt varsa onun karşısında dikilmeye kadar ileri götürülen şovenizm.
Bugün ülkeyi bir savaşın eşiğine getiren asi ve çekilmez bir lider. Sarayların o kasvetli ve acımasız ruhunu kapmış, halk ve insanları tanımayan bir Kral oldu!...
Artık ağzından hayırla yad edilecek tek bir kelime düşmeyen, Allah ve İslam ile coşmayan, sistem ve güce inanan bir lider haline geldi.
Son cümlesi ise ibret alınacak bir söz: ''Tüm dünyaya sesleniyorum: Suriye'nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz''
Bumuydu Kürt kardeşlerinle ahdin, bumuydu İslam Kardeşliğin, bumuydu tüm insanlığa verdiğin demecin?
Bunların tümü şunu hatırlatıyor: Ne olduğun değil ne olacağın önemlidir. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın ne olacağını görüyor ve üzülüyoruz.
Nasıl bir daha Kürt kardeşlerinin yüzüne bakarak, onlardan oy isteyecek, Barzani ve Şivan Perver ile birlikte Diyarbakır’a gelerek Kürdistan’a hoş geldiniz diyebilecek?
Bu olası savaşın kime ne getirisi olacağını tahmin etmek zor ama görünen o ki Saray ve Başkanlık hırsı onu acımasız ve vicdansız bir hale getirerek insanlarının ölümüne ve Kürt kardeşlerinin yok olmasına göz yumacak kadar şahinleştirmiştir.
Tarih bir kez daha tekerrür etmiş ve Kürtler bir kez daha aldatılmıştır. Bundan sonrası kan ve gözyaşı olacaktır. Zaten bu yıl bir türlü gitmeyen bulutlar ve çıkan fırtınalar ile soğuk hava bizlere bu bölgenin bir cehenneme dönüşeceğinin işaretlerini veriyordu.
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |