USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

RİYAKÂRLIK

07-10-2019


Sözlük anlamı; İkiyüzlülük, İnandığı, düşündüğü gibi davranmama, özü sözü bir olmama, mürailik.

Geniş manadaki anlamı ise;ikiyüzlülük, özü sözü bir olmamak, dediği başka düşündüğü başka olmak, sahte iş yapmak, mürailik, içi dışı başka olmak anlamlarına gelir. Riyakar kelimesi “riya eden” demektir. Riya dilimize Arapçadan girmiş bir kelimedir ve ikiyüzlülük anlamına gelir, “kar” eki ise “bir işi yapan, eden” anlamlarına gelir.

Günümüzde toplum olarak bu kelimenin neresindeyiz diye kendimizi sorgulamamız gerektiğini söylemek isterim. Bizler, dünya hırs ve çıkarlarımız için birçok değerlerimizden taviz vermiş durumdayız. Bunların en başında gelen, insanın inancı, düşüncesidir. Dünyadaki ufak hesaplar uğruna düşüncesinden, inancından taviz vermek, kısa vadede karlı olabilir. Ancak, uzun vadede insanın toplumda ki değeri, diğer insanlar tarafından farklı bir bakış açısı ile değerlendirileceği unutulmamalıdır.

Çünkü dünyadaki güç dengesi ve odakları her zaman, her an değişebilmektedir. Onun için hepimiz, çevremizden buna uyan örnek insanları görmekteyiz. Siyasi hayatta hangisi güçlü ise hemen onun yanında durmak, ona en yakın olan sendika, dernek, vakıf gibi yerlere üye olmak. Bu olmadı şu olsun deyip değiştirmek. Onlar ile birlikte, Sırf bir karde olabilmek için yalakalık peşinden koşmak kadar gayri insani bir şeyin olabileceğini düşünmüyorum. Toplum dili ile bu tür insanlara “fırıldak” dediğimiz gibi, bu tür insanlar bazılarıncada ‘iş bitirici’ bolarakta görülebilmektedirler. Çıkarı için bedenini satan ile fikrini satan arasında ne fark vardır? İş, o kadar çığırından çıktı ki, ne bir ideolojinin, ne bir siyasi akım ve hareketin bir değeri kalmadı artık. Hani derler ya, birazcık fikrin namusu olur.

Peki, insanları buna iten faktörler ne olabilir? Başta ülkeleri yönetme aracı olan siyasi partilerin işleyiş yöntemi değiştirip demokratik hale getirilmesi gerekmektedir. Çünkü bir ildeki siyasi parti temsilcisi o ildeki insanlar tarafında seçilebilmeli ve siyaset bu şekilde tabana indirlebilmelidir. Aynı şekilde, milletvekillerinin kimler olacağı konusu, yine o ildeki ilgili siyasi parti tabanı tarafından belirlenebilmelidir. Ancak bu şekilde siyaset tabana yayılmış olur. Bu şekilde seçilmiş insanlar hür iradelerini daha fazla ortaya koyabilirler. Çünkü, kendilerini artık hesap verebilecekleri insanlar karşısında daha duyarlı ve sorumlu davranmak zorunda his edeceklerdir.

İkinci önemli nokta ise, bürokraside liyakat ve bilgi-beceriye dayalı olarak işe girme, yükselebilme imkanının getirilmesidir. Bürokraside çalışan bir kişi, yükselme kriterinin bilgi ve beceri olduğuna inandığında, işine daha önem verecek, daha çok araştırıp öğrenecektir. Aksi takdirde, mesleğine olan saygı ve güveni azalacak işini, bilgiyi boş verecektir.

Aksi taktirde her şarta göre, bıyık-sakal bırakıp kesmek zorunda kalacaktır. Hakkını almak, insanların iki dudağı arasında olduğunda, demokratik adil sistemler ile elde edebilmenin önü tıkandığında, insanlar kendilerini şekilden şekile koymak durumunda his edebilmektedirler. Onun için inanmadığı değerlere inanmış, düşünmediği fikri kabullenmiş durumda kalabilmektedir. Bu şekilde hem kendine, hemde birlikte hareket ettikleri insanlara ihanet etmiş bir konuma düşer. Çünkü beraberinde hareket ettikleri, parti-dernek-vakıf gibi kurumların,  en ufak zayıflıklarında, bunları ilk terk edecek insanlar yine bu türdeki insan tipleri olacaklardır.
Onun için, kiminle nasıl hareket edileceği noktası çok önemlidir. Topluma bu algı yerleştikten sonra, bu algıyı kırmak imkansız hale geldiği gibi, toplumu adeta iki yüzlülüğe alıştırmış bir pozisyon ortaya çıkabilmektedir. Bazı belediye başkanlıkların el değiştirmesi sonucu, sendika üyeliklerinde meyadana gelen değişme, en iyi örnek olabilir.

Üçüncü önemli nokta; ekonomik yapılardaki adil ve eşit paylaşımcı sistemi kurabilmek için sadece kendinden olanlar ile değil, her fikirdeki kurum ve kuruluşlar ile diyalog kurabilmek gerekmektedir. Sırf bugün güçlüdür diye tüm ekonomik imkânların yandaş dernek ve kurumlarda toplanması insanları buna itebilmektedir. Ekonomi fikre değil, gerçeklik üzerinde kuruludur.

Değerlerimiz ile sürekli övündüğümüz insanlar olarak ne hale geldiğimizi hatırlatmak istedim. Kimse üzerine alınmasın lütfen, çünkü bu ilete bulaşmamış çok az sayıda insan kaldığınıda ayrıca belirtmek isterim. Asıl insanları buna iten faktörlerin bir an önce kaldırılması gerektiğini tekrardan söylemek isterim.
Bir hadiste; "Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır." (Tirmizi, Hudut, 24)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?