Yoksulluk denilince, aç ve açıkta kalan insan akla gelmektedir. Oysa yoksulluk yalnız bu iki kriterle belirlenemez, belirlenmesi eksik olur.
Yoksul ülkelerde insanların temel ihtiyacı olan, besin kaynaklarının kıtlığı veya yokluğu onları fiziksel olarak, çökertir ve yaşamlarını tehlikeye atar…
Bazı ülkelerde ise insanlar midelerini doldurabiliyor ve şık giyiniyor olabilirler, ama o kadar yoksul ve o kadar çaresiz haldeler ki gelecekleri tam bir karanlık olarak görünüyor…
Çünkü dünya yoksulluk raporları, yoksulluğu yalnız gıda ile değil bir çok kriterle değerlendirerek buna göre raporlar hazırlıyor…
Bizler Batman gibi bir ilde yaşarken, çevre illere göre refah seviyeniz çok iyi durumda görülebilir, lüks daireler ve binalar, lüks otomobiller, lezzetli yemeklerle, göbekli insanların şehri olabiliriz…
Bunun yanında eğitim yoksulu, sağlık yoksulu, inanç yoksulu olduğumuz değerlendirmesi ile yoksulluk derecemiz yüksek görünebilir…
Çünkü yatırımın ve istihdamın olmadığı, iş kaynaklarının kısıtlı olduğu ilimizde, bir aile ferdinin 10 kişiyi doyurmak için çalıştığı, bunların karınlarını doyururken, sağlıkları, eğitimleri, inançlarının gıdasını verecek harcamayı yapamadığına şahit oluyoruz…
İşte bu nedenlerden dolayı OECD ülkelerinin yaptığı istatistiklerde bu kriterleri belirleyen, temel ihtiyaçların karşılandığı kişi başına gelirin dolar bazında hesaplanması ile yoksulluk oranları ortaya çıkmaktadır…
Bu rahat bir şekilde yiyip içiyorsan, giyinip uyuyorsan, yarın bu imkanları bulamayacak seviyeye gelebileceğin hesaplanıyor…
Bilimsel araştırmalara göre:
“1980’lerde başlayan sosyal kültürel ve ekonomik değişimlerle birlikte yoksulluk kavramı kalkınma tartışmalarını ön plana çıkarmıştır. Yoksulluğun Dünya Bankası tarafından ana tema olarak işlenmesi, yoksulluk çalışmalarını hızlandırmış ve yoksulluğun ekonomik sorun olmanın ötesine geçirip uluslararası kuruluşların da konuya ilgilerini arttırmasını sağlamıştır. Ayrıca devlet politikalarının önemli amaçlarından biri haline gelmiştir. Yoksulluk tüm dünya ülkeleri için önemli bir sorundur. Çünkü sadece gelişmişlik düzeyine erişemeyen ülkelerde değil, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda da ortak bir sorundur.
Yoksulluğun bir başka tanımı ise; ”açlıktır”, ”eğitimsizliktir”, ”barınacak bir evin olmamasıdır”, ”hasta olmak ve tedavi olamamaktır”, ”kirli suyun sebep olduğu hastalık nedeniyle çocuğunu kaybetmektir”, ”gelecek korkusuyla yaşamak ve çocukların geleceğinden endişe duymaktır”, ”umutsuzluktur”, ”eşitsizlikliktir”, ”özgür olamamaktır”. Yoksulluk çok yönlü ve karmaşık yapısıyla tanımlanması oldukça güçtür. Kimi taraf ”sistemin yapısından ve işleyişinden kaynaklanan güç ve servet dağılımındaki eşitsizliğin bir sonucu” olarak görürken kimi taraf ise ”eğitimsizlik, beceri ve kapasite gibi bireysel nitelik ve yeteneklerin düşüklüğü nedeniyle ortaya çıkan fırsatları değerlendirememe” olarak tanımlamaktadır.
Türkiye’de yoksulluk oranlarını göstermeden önce Dünya’nın farklı bölgelerinde yoksulluk oranlarına bakılması Türkiye için yoksulluk oranlarının değerlendirmede yardımcı olacaktır. Bu tür çalışmalarda genelden özele inilmesi konunun önemine vurgu yapılmasında yardımcı olmaktadır.
Yoksulluk oranının en düşük olduğu 30 OECD ülkesi arasında en düşük yoksulluk oranına sahip ülkeler Danimarka,(5.3)İsveç,(5.3)Çek Cumhuriyeti(5.8).Yoksulluk oranının en yüksek olduğu ülkeler ise ABD(17.1),Türkiye(17.5)ve Meksika(18.4) Görüldüğü gibi Türkiye’nin yoksulluk oranı OECD ortalamasından yüksektir.”
Biz bu coğrafya da kendimizi her ne kadar yoksul göremiyorsak, yine de yoksullar sınıfında yer aldığımız düşünülebilir, çünkü diğer kriterler açısından yoksul bir halkız, yani geleceğimiz ve yeni nesil bir çok yokluklarla mücadele etmek zorunda kalacaktır.
Yoksullukla mücadele haftasında bu konunun ayrıntılı olarak, gözden geçirilmesini umuyorum…
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
