USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AYASOFYA KİLİSESİ VE CAMİİ…

13-07-2020

1934 yılında Türkiye cumhuriyeti devletinin temelini atan, İttihat ve Terakki cemiyeti kontrolündeki, devlet yapılanmasında Laiklik ve Kemalizm gereği, mabet tarihi yapısı nedeniyle müzeye çevrildi…

Bu gün ise bu mabedin, İslam siyaseti hakimiyetinde yönetilen siyasi irade tarafından, yeniden İstanbul un fethedildiği gün gibi, Cami ye çevrilme kararı alındı…

Cumhurbaşkanı Tıpkı, İstanbul u ( Kostantiniye’yi) fetheden Fatih Mehmet Sultan gibi, ilk Cuma namazını 24 Temmuz Cuma günü bu mabette kılma kararı aldı!

Bu kararlar ve bu uygulamaların, İslam dinine mal edilmesi ve bunu İslam toplumunu memnun etme gereği yapılması, tartışma götürür bir konu…

Özellikle salgının olduğu bu dönemde, vakit namazları, Cuma, bayram namazlarının kılınmasının engellendiği bir dönemde, bu mabede ne kadar ihtiyaç vardı?    

Hemen yanı başında bulunan Sultan Ahmet Camisi dolup taştı da ibadet için yer mi kalmadı? Bu soruları daha da çoğaltabiliriz…

Müslüman kardeşlerimiz, işsizlik, hayat pahalılığı ve ekonomik sıkıntı içinde kıvranırken, bir mabedin ibadete açılması, sıradan ve sokaktaki Müslümanı ne kadar memnun edebilecek?

Ancak siyasi İslam için, Müslüman oyları belki etkilerim hesabı yapılmadıysa, o konuda biraz şüpheci davranmak zorundayım.

Bu siyasi kararı alanlar ataları Osmanlının yolunda gittiklerini iddia edebilirler, sarayda İslam ın hakim olmadığı ama halkının İslam dinine bağlı olduğu bir İmparatorluk ta, İslam adına yapılan bir çok yanlış ve zararlı kararların, sonucu halkın, İslam dan ve İmparatorluktan nasıl koptuğunu tarih bize göstermiştir.

Osmanlı da bu zaferin en büyük siyasi ayağı bu mabedin Cami olmasıydı ve bu gerçekleştirildi, Atatürk Türkiye sinde ise bunun gereği yapıldı!

Birde Hoşgörü dini olan İslam Dininde yapılan uygulamalar bir göz atacak olursak…

“İslâmiyet Hulefâ-yi Râşidîn döneminde doğudan batıya, kuzeyden güneye çok geniş bir alana yayıldı. "Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder" (et-Tevbe 9/18) meâlindeki âyetle Hz. Peygamber'in, "Kim Allah rızâsı için bir mescid yaptırırsa Allah da bunun karşılığında ona cennette bir köşk ihsan eder" (Buhârî, "Ṣalât", 65; Müslim, "Mesâcid", 24, 25) hadisinden ilham alan Hulefâ-yi Râşidîn, ilk merhalede Mescid-i Harâm ve Mescid-i Nebevî'de bazı yenileme ve genişletme çalışmaları yaptılar. Kudüs'ü fetheden Hz. Ömer, Mescid-i Aksâ'nın bir çöplük haline getirilmiş olan yerini tesbit ettirerek burada büyük bir mescid yaptırmıştır. Basit bir yapısı olmasına rağmen bu mescidde 3000 kişi namaz kılabiliyordu. Hz. Osman Mescid-i Nebevî'yi daha da genişletip kaliteli inşaat malzemesi kullanmak suretiyle yeniden inşa ettirmiştir.

Müslümanların eline geçen yerlerde -fethediliş şekline göre- ya eski mâbedler kısmen veya tamamen camiye çevriliyor veya mâbedler oldukları gibi bırakılarak sadece yeni mescidler bina edilmek üzere bir arazi ayrılıyordu. Rivayete göre Dımaşk hicretin 14. yılında kısmen barış yoluyla fethedilmiş, iki taraftan şehre giren ordu tam ortada Ioannes (Yuhannâ) Kilisesi'nin bulunduğu yerde buluştuğu için mâbedin yarısı hıristiyanlara bırakılmış, diğer yarısı camiye tahvil edilmiştir (İA, XI, 299). Humus'ta bulunan Ioannes Kilisesi de kısmen camiye çevrilmiştir. Ebû Ubeyde şehir halkıyla, canlarına ve mallarına dokunmamak, ayrıca şehir surları, kilise ve değirmenleri korunmak üzere anlaşma yapmış, adı geçen kilisenin dörtte birini bu anlaşmanın dışında tutmuştur (Belâzürî, Fütûḥu'l-büldân, s. 137). Barış yoluyla fethedildiği için mâbedlerine dokunulmayan yerlerin sayısı pek çoktur.”

Yukarıda görüldüğü gibi, siyasi değil, İslami bir karar verilecek olsa, Allah’ın adının anıldığı mabetlerde hiçbir değişiklik yapılmadan, dinlere olan saygımızdan dolayı o mebetleri o inanç sahiplerine bırakmak en makul ü olur…

Ben şimdiden bu tarihi mabedin, İki dinin hoş görü timsali olarak hem Kilise hem de Cami olarak, ibadete açılması ile tüm dünya ya İslam hoşgörü örneğini göstermiş olacağız…

Aksi halde yarın olacak bir iktidar değişikliği ile bu mabet tekrar değiştirilecek ve Dinler arası diyalog açısından hiçbir örnek kalmayacaktır...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?