Yıllar önce yani yaklaşık beş yıl önce yazdığım bir makale için, muhatabı olan kişi tarafından açılan ceza davasında, ceza aldığımı biliyordum, avukatım bundan bir şey çıkmaz Yargıtay da bozulur demişti.
Ama iş onun tahmin ettiği gibi çıkmadı ve maalesef cezam onanarak geri gelmişti, cezamın az olması nedeniyle, açık bir cezaevine giriş çıkış yapmam gerekiyordu, yasa gereği böyle.
Bende araştırdım, soruşturdum, Midyat, Bitlis, Van derken, en sonunda Beşiri açık cezaevi için ikna oldum.
Ama o tarihte bu cezaevinde, su yok, Elektrik yok, yatacak yer yok denildi, bu süreyi biraz uzatmam gerekiyordu, bu yüzden verdiğim bir dilekçe ile sevkimi araştırma hastanesi heyet doktorlarına yaptırdım.
Bu aşamada, avukatımın ve sağlık danışanımın deneyimsizliği nedeniyle, amacıma ulaşamadım, ilk ay içinde sağlık raporumu Adli Tıp bölümüne vermediğim için, bunu duyan savcı Türkiye geneli aramamı çıkartarak, hemen tutuklanmam için yazı yazmış oldu.
Adliyede ki bir dostumun uyarısı üzerine duymuş oldum ve hemen harekete geçtim. Bir taraftan Jandarma, dört bir yandan ise Polis peşime takıldılar!
Kaçacak yer ve girecek delik kalmadı, şehir dışına değil, iş yeri dışına çıkmam bile çok güçleşti. Çareyi gizlenmekte ve bir hafta yakalanmamakta buldum.
Nihayete Salı günü olunca, sabah ilk işim gidip, adliyeye teslim olarak, sevk evraklarımın hazırlanmasını ve cezaevine teslim edilmemi talep ettim.
İki infaz polisi eşliğinde ve kahramanım, Oğlum Mehmet Sefa nezaretinde Beşiri’ye doğru yol aldık, bundan sonrası, kahramanım ve dostum olan Cezaevinin babası ve alemin sevdiği kişiye teslim edildim.
Bundan sonrası onun koruması ve himayesinde üç gün geçirmek üzere karşılama ve ziyaretçi kapısında, gerekli arama ve kayıt işlemleri tamamlandıktan sonra ben o kampüs alanında özellikli ve öncelikli kişi olarak giriş yaptım.
Kahramanın önde ben arkasında, diğer tutuklulardan ayrı olarak, önce idari binaya yöneldik, orada gerekli talimatlar baba tarafında verilerek, evraklarımın acilen gönderilmesi talimatına bizzat şahit oldum.
O an çok sevinçli ve mutlu oldum. Bir umut ve bir güven geldi bana, bundan sonrasının kolay geçeceğine tam kanat getirdim, yanımda bu vadinin kralı vardı!
Kampüs alanına girerken, herkes benim dayım diye tanıtıyordu beni, gir çık olacak, üç gün burada, kalacak diyordu, kanatlarım olsa uçardım.
Umutsuzluk ve çaresizliğin ardından gelen bu güzel karşılama ve büyük sahiplenmeden sonra, bu alana girişim, beni zorlamadı.
Yarın cezaevi koşulları, tutuklular ve yaşam standartlarını göreceğiz.
