USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

OKUMA BİLMEMEK SUÇ, BİLMEK AĞIR SUÇ!

12-09-2021

Dünya okuma yazma günü nedeniyle okuma yazmanın anlam ve önemine değinmek isterim. Geçmiş yıllarda, İnsanlarımız okuma yazma bilsin, okula gitsin diye çok çabalardık.

Dedelerimiz ve aksakallılar, okuryazarlığa pek önem vermezlerdi, kas gücüne dayalı bir sistemden geldikleri için, akıllı ve zeki, birde güçlü olan çocuğu tercih ederlerdi.

Özellikle Kız çocuklarının okuması ve okula gitmesine kesinlikle karşı durmakta ve engellemeye çalışmaktaydılar.

O dönemlerde okumayan ve okulsuz kalanları ise sözde

Yeni cumhuriyetin laik sistemi ise aldığı Erkek ve Kız çocuklarını eğitirken, hem kafalarını, hem de dış görünüşlerini tamamen emperyalist ülkeleri taklit yöntemiyle yetiştirirdi.

Yani okuma yazma bilen ile bilmeyenler arasında, büyük uçurumlar oluşmaktaydı, bir taraftan emperyalizmin, sömürü sistemine alet olan bir nesil, diğer taraftan ise, gerici ve yobaz bir dindar kesim!

Oysa okuma yazma her zaman ve her toplumda yararlı olduğu ve olacağı bilinmesine rağmen, iki düşünce arasına sıkışan Türkiye toplumu bu ikilem arasında okuma yazma bilen ve bilmeyen kitle arasında bir çelişki yaşamaya başladı!

Bir taraftan gerici ve yobaz, diğer taraftan çağdaş ve modern, yani latin harflerine dokunan dinsiz imansız, Arap harfleri ile kalan, imanlı ve Müslüman kaldı!   

Okuma yazma öğrenip sistemin okullarında yetişen nesil, bir çok geleneğin ortadan kaldırılması ve bir çok kutsalın inkar edilmesine neden olurken, okuma yazama bilmeyenler ise gelenekçi ve inancına sahip kitle olarak kaldı.

Okuma yazma bir nevi dünya değiştirme ile eş anlamlı oldu,  Oysa toplumun ileri gelen akil insanları bunu yeni nesillere anlatamamanın sancısını çekmektedirler…

Gençlere onlar ve din adamları öncülük ederek bu okuma yazma konusunu iyice özümsemiş olsalardı, onlara her alanda sahip çıksalardı…

Din ve geleneklerine her ortamda sahip çıkan ve okuma yazma bilerek, kendilerini ve toplumlarını daha iyi tanıma fırsat verselerdi, bu çelişkiler meydana gelmezdi, toplum daha kısa sürede okuryazar olurdu.

Bu nedenle ülkemizde okuryazar olmayanların sayısında büyük bir artış meydana gelmiş ve bunu telafi etmek için çok çaba harcanmasına rağmen istenen hedefe ulaşılamamıştır.

Siyasi irade ise bu şekilde, okuryazar olmayan ve olanların ise okuduklarından bir şey anlamamaları, anlayanların ise kullanılabilir olmaları işine gelmektedir.

Bakın istatistiklere bu tabloyu daha iyi çözersiniz;  

“Dünyada ve Türkiye’de Okuma Yazma Oranları
Dünyada yaklaşık 775 milyon yetişkin asgari okuma yazma becerilerinden yoksun. Yani, 5 yetişkinden biri okuma yazma bilmiyor ve yetişkinlerin üçte ikisi kadın. 60,7 milyon çocuk okula gitmiyor ve çok daha fazlası okula düzenli olarak gitmiyor ya da bırakıyor (veya çeşitli nedenlerle bırakmak zorunda kalıyor). Wikipedia’da yer alan UNESCO raporuna göre, Güney ve Batı Asya %58,6 ile en düşük yetişkin okuma yazma oranına sahip. Bu bölgeyi %59,7 ile Sahra altı Afrika ve %52,7 ile Arap devletleri takip ediyor. Okuma yazma oranı en düşük ülkeler Burkina Faso (%12,8), Nijer (%14,4) ve Mali (%19).

Türkiye’de 6 yaş ve üstü okuma yazma bilmeyenlerin oranı, 2015 eğitim istatistiklerine göre %3,78. Dünyada olduğu gibi bu oranlarda erkekler ve kadınlar arasında fark var.

Okuma yazma bilmeyen erkeklerin oranı %1,29 iken okuma yazma bilmeyen kadınların oranı %6,28. Okuma yazma oranı en yüksek olan ilk beş ilimiz Antalya, Tekirdağ, İzmir, Denizli ve Çanakkale. Okuma yazma oranının en düşük olduğu beş ilimiz ise Şanlıurfa, Mardin, Muş, Siirt ve Şırnak. Bütün bu oranlar aslında Dünya Okuma Günü’nün önemini ortaya koyuyor.”

Bölgemizin bu oranlarda yüksek olması ise geleneklere daha fazla bağımlı olduğumuzdan ve asimilasyona karşı durduğumuzdan kaynaklandığı kanaatindeyim.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?