USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Çocuk hakları, toplumun kanayan yarası…

19-11-2018

Bu gün UNESCO çocuk hakları günü, bu gün nedeniyle çocuk haklarında bir farkındalık yaratmak için, daha yaygın bir eğitim sergilemek gerekiyor.
Bizler geleceğimizin teminatı olan, çocuklarımıza istikballerini karartmayacak, gelecekte ayakları üzerinde duracak ve topluma yararlı olacak bir şekilde yetiştirilmeleri için…
Onların üzerimizdeki yani ebeveyinleri üzerindeki haklarını dile getirmek lazım, siyasi ve sosyal, birde dini hakları ise daha sonra sıralayabiliriz…
Özellikle Çocuklar, tıpkı kadınlar gibi, korunmaya ve destek almaya muhtaçtırlar, kas gücü ile ve gelişme açısından, çocuklardan daha güçlü olan, Anne ve babalar, çocukların yerine ve adına 18 yaşına kadar düşünmeye ve hareket etmeye sorumludurlar…
Bu sorumlulukları onlara gerek devlet tarafından konulan yasalar, gerekse Allah ın emri olarak, inanç merkezi tarafından konulan yasalarla verilmiştir.
Çocuğuna iyi bir isim, iyi bir ortam, iyi bir eğitim, doğru yol ve doğru düşünme, aynı zamanda doğru bir geçim ile doğru bir yuva kurma hakları Anne ve babaya verilmiştir. 
Şimdi bunları iki yönden ele alalım ve bilimsel olarak bu haklarını iki taraflı olarak inceleyelim, buna göre bu hakların ne kadarını verip vermediğimizi düşünelim.
“İslamda Çocuk Hakları meselesine gelince, Batılılar görmezden gelse de, bu, Hz. Peygamber’le başlar. Hatta “çocuk hakkı” tabirini ilk defa telaffuz eden Zât Aleyhissalâtu vesselâm’dır. Mesela bazı hadisler “Çocuğun babası üzerindeki hakkı diye başlar ve: “Ìsmini ve edebini güzel yapması, yazı öğretmesi, atıcılık, yüzme öğretmesi, helal şeyle beslemesi .... gibi teferruatları zikreder. Çocuğun bir kadın tarafından bakılması, süt emmesi, doğumunda akîka kesilmesi, sünnet edilmesi vs. de hakları arasında zikredilir. 
Hemen belirtelim ki, bazı âlimler bu hakları “farz olanlar” “mendub olanlar” diye iki kısımda mütâlaa ederler. 
Çocuk bahsinde ikinci esas: Ìslam’ın net bir şekilde büyükle çocuğu ayırmasıdır. Pek çok cihetten bu ayrılığı esas alır. Bu prensip Hz. Peygamber’in “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, şifâ buluncaya kadar deliden, büluğa erinceye kadar çocuktan” hadîsine dayanır. Batı bugün “ayrı bir çocuk antropolojisi gerekir” diyecek kadar bu fark meselesine ehemmiyet vermiştir. 
Ìslam alimleri çocuğa üç mühim hak verir: 
1- Velayetü’t-terbiye
2- Velayetü’n-nefs
3- Velâyetü’l-mal. 
Bunlardan birincisine hidane de denir. Çocuğu, zarar veren şeylerden koruma, temizliği, beslenmesi, beşikte uyutulması vs. buna dahildir. Daha ziyade anneye terettüp eder. 
Ìkincisi, hidâneyi tamamlamayı, büluğdan sonraki himayeyi sağlamayı, kâsırları evlendirmeyi gaye edinen terbiyedir, bu daha ziyade babaya terettüp eder. Çocuğun hayat hakkı garanti edilmiştir. Savaşta bile öldürülmez. 
Çocuğa karşı işlenen cinayetler büyüğe karşı işlenen cinayetler gibidir, aynı ceza uygulanır. 
Velayetu’l-mal, çocuğun malını koruyup artırmayı gözetir. Büluğa kadar ki kazancından kimse istifade edemez, babası bile olsa haramdır. 
Güzel terbiye hakkı üzerinde durulması gereken bir tabirdir. Bunun içine temel eğitimi, bu eğitimde farz-ı ayn bilgileri alması, büluğ’a kadar bir de meslek öğrenmesi girer. 
Büluğ öncesi terbiye, çocuğun tek başına hayatını idame ettirecek zaruri bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazanmasını hedefler. Bu hedefe ulaştıracak terbiyeyi almak çocuğun hakkıdır, bunu vermekten âile sorumludur. Çocuk bu hedefi önleyici meşguliyetlerden korunmalıdır.”
Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.
Taraf Devletler, bu Sözleşme’de yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana–babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
Taraf Devletler, çocuğun ana–babasının, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tâbi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alırlar.
Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.
Taraf Devletler, çocuğun ana–babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de gözönünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.
Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik,sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.”
Bunun gibi çok detaylı hakları olan çocuklarımızın dini ve resmi haklarına sahip çıkarak bu haklarını onlar adına sağlamak gerekir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?