USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KÖY ENSTİTÜLERİNDEN, EĞİTİM FAKÜLTELERİNE…

14-03-2019

Bu gün hepimizin şikayet ettiği en önemli konuların başında, ülkenin eğitim politikası ve öğretmenlik mesleğinin kalitesi…
Bir ülkeyi, bir toplumu ve bir aileyi kalkındırarak, yücelten ve ona saygınlık kazandıran, tartışmasız eğitim kalitesidir…
Para, mal, mülk ve kişi sayısı maalesef hiç te eğitim kalitesi ve seviyesi gibi olamaz, bizler bu gün her türlü, düşünce ve gıdamızı dışardan ithal ediyorsak…
Bunun yegane sebebi eğitim kalitemizin düşük olmasından kaynaklanmaktadır, ezberci ve taklitçi bir eğitim sistemi ile tüketici ve hazıra konmaya meraklı bir toplum…
Bunun sebebi ise çocuklarımızın ve gençlerimizi yetiştiren öğretmenlik mesleğinin nitelik olarak çok geri kalmasından kaynaklanmaktadır.
Eskiden cumhuriyetin ilk yıllarında, köy enstitülerinden yetişen ve daha sonra öğretmen okullarında yetişen öğretmenler…
Ellerinde sazları, yüreklerinde inançları ve kafalarında idealleri ile çantalarında ise alet ve edevat ile okullarına ve öğrencilerine giderlerdi… 
Okullarının boyasını badanasını, sırasını masasını, çocukların eğitimini, yaşamını, düşünce ve fikirlerini etkilerlerdi.
Demokrasiyi, İnsan haklarını, onur ve kişiliği, insan sevgisi ve vatan sevgisini aşılarlardı, o dönem yetişen tüm bir nesil bu güne kadar bu ülkeyi ayakta tutan nesil oldu…
O dönemde kardeşlik, aile kutsallığı, manevi değerler ve insani değer yargıları, sivil toplum ve sivilleşmenin anlam ve önemi vardı…
O dönem çalışmak ve üretmek, üretebildiğini yemek ve ülke kalkınmasına katkıda bulunmak vardı, o denemde, dışa bağımlılık, dış borç, gıda ve sebze ithalatı…
Kısacası o dönemde her türlü değerlerimize sahip çıkmak vardı, o dönemde, Türküler çalmaya, şarkılar söylenmeye ve o dönemde, benliğimizi bulmaya, o öğretmenler sebep oldu.
Bakın o dönele ilgili bir anıya ve siz yarın kutlanacak olan öğretmen okulları gününü bir düşünün, özellikle eğitimci okurlarım düşünsün…
“Gönen Öğretmen Okulu, eski Köy Enstitüsü’nün yerinde açılmıştı. Hala Köy Enstitülerinin zihniyetinde öğrenci yetiştirmeye devam ediliyordu. Okul Müdürümüz ne zaman bir konuşma yapsa “ Arkadaşlar, köyde devleti temsil edeceksiniz, her şeyden önce köylü size güvenecek” derdi. Öğrenciliğimiz boyunca dersler teorik ve pratik olarak yapıldı. Bugün dersten sayılmayan Resim, Müzik, Beden Eğitimi, İş Eğitimi, Tarım, Sağlık Bilgisi gibi dersler Matematik, Edebiyat kadar kadar önemliydi. Okulda beşinci sınıf sonunda ders ortalaması 8,5 olanlar Yüksek Öğretmene gider, mezun olunca okudukları okula öğretmen olarak dönerlerdi.
Okul geniş bir alana kurulmuştu, meyve ve sebze bahçeleri, üzüm bağları, kümesleri, ahırları, arılıkları, fırını, hamamı, sinema salonu vardı. Bütün bu alanlarda bizler teorik olarak gördüğümüz derslerin pratiğini yapardık. Gerçi gündüzlü olduğumuz için biz yiyemezdik ama yatılı arkadaşlar birlikte yetiştirip ürettiklerimizi yerdi, biz de kıskanırdık.
Okulda kullanılan alanların bakım ve onarım çalışmalarını öğretmenlerin nezaretinde bizler yapardık. Günlük yemekhanede, yatakhanede, fırında, revir gibi yerlerde nöbetçi olurduk. En havalı nöbetçilik bir hafta süren okul başkanlığıydı çünkü üniforma giyilirdi. Yazın okullar kapandığı zaman sınıfı doğrudan geçen öğrenciler bir ay süreyle yaz çalışmasına kalırdı. Yaz çalışmalarında sınıflar boya badana olur, sıra ve masalar tamir edilirdi. Bunların yanında fotoğrafçılık, elektrikçilik, ilk yardım benzeri kurslar olurdu.” 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?