USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SIĞINMACI KRİZİ Mİ, İDLİB HAZIRLIĞI MI?

22-09-2021

Bu gün sokaklarımızda dilenenler, kavşaklarda, selpak satanlar, parklarda yatanlar, inşaatlarda sürünenlerin oluşturduğu Suriyeli mülteciler, ülkeyi ciddi sıkıntıya koyarken, Afgan mücahitlerinin hareketi de buna eklenirken…

Ümmet in yoksulları adını verdikleri ve ümmetin reisi olarak ortaya atılan Cumhurbaşkanı, nihayet BM konseyinde açtı ağzını yumdu gözünü…

Daha dün büyük ülke, güçlü ülke dediği ülkesine, birkaç İdlib’li mücahidin ülkemize gelmesine birden tepki göstererek, bu mültecileri taşıyacak ve barındıracak gücünün olmadığını tüm dünya ya haykırdı!

Anladık ama bu gün hala ülkemizi adeta işgal eden ve her alanda tahribat oluşturan 5 milyon mülteci için hiçbir tepki göstermeyen Reis, neden acaba İdlib krizi ile ilgili bu tepkiyi gösterdi.

Seçim öncesi operasyonlarla önemli bir gündem oluşturma senaryoları arasında, bazı yorumcuların iddia ettiği gibi, İdlib’i vatan topraklarına katma gibi bir proje mi söz konusu?

Bu senaryo konuşuluyor ama bu senaryonun sonuçlarının ne olacağı hiç konuşulmuyor, bir ülkenin topraklarını milli sınırlara katmanın bedeli ne olur, bunu yedirir mi bu gün ki global dünya düzeni?

Sonra dan bu toprağın başımıza bela olup toprak kaybına yol açıp açmayacağı, hesabı yapıldı mı, yoksa iktidar devam etsin saray garantiye alınsın da sonra ne olursa olsun hesabı mı?

Bu günden bu Suriye topraklarında yapılan yatırımlar ve altyapı çalışmaları ile inşaat sektörünün ağırlığına bakılacak olursa bu tür bir senaryo mevcuttur.

Ama maalesef bu senaryonun korkunç ekonomik, sosyal ve siyasal sonuçları olacaktır, tarihe bakacak olursak, emperyalistler tarafından kışkırtılan ve orta doğunun en büyük diktatörü adı verilen Saddam Hüseyin e de böyle bir rol verilmişti.

Kuveyt gibi bir küçük ülkeyi işgal ettiren güç onu çıkarttığı gibi, ülkesini de bölüp istikrarsızlaştırdılar ve insanlarını perişan ettiler!

Böyle bir yanlışlık, böyle bir gaflet içine girilmesi halinde olan bizlere olacak ve ülkenin zenginlik kaynakları ile İnsan kaynaklarına olacaktır.

Dikkatli ve uyanık olmak, hırslı ve aç gözlü olmamak lazım, sınırları korumak ve zenginlik kaynaklarını başka ülke halkına kullanmamak lazım, tüm kaynaklarımızı işgal ve savaş ekonomisine harcamamamız gerekir.

Küresel ısınma ve iklim anlaşmalarına katılmayan beş ülkeden biri olan Türkiye BM bu anlaşmaya katılalım çağrısını yine şarta bağladı!

“Türkiye, 2018’de Polonya’nın Katovice kentinde yapılan 24. Taraflar Konferansı’nda da aynı talebini gündeme getirmiş ancak talep gündeme alınmamıştı. Ankara, 2016’da imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nı TBMM’de onaylamak için iki şart ileri sürüyor. Bu şartlardan ilkini Türkiye’nin iklim değişikliği konusundaki finans ve teknoloji desteklerine erişebilmek için kendisiyle benzer konumdaki ülkelerle eşit muamele görmesi oluşturuyor.

Ankara’nın diğer şartı da Türkiye’nin ekonomik büyüme, nüfus artışı gibi ölçütler dikkate alınarak emisyon azatlımı yapmasının imkânsızlığının kayıt altına alınması.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin “gelişmiş ülkeler” kategorisinden çıkmak, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasının ilk şartını oluşturuyor.”

Bu şartla bile dünya dan nasıl dışlandığımız açıkça göz önünde!

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?