Gündem

“Nefret suçunun cezası artsın”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifini gerekçesi ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundu.

“Nefret suçunun cezası artsın”
20-08-2015 18:55

2014 ve 2015 yıllarının nefret suçları ve nefret söylemleri açısından ciddi ihlal vakalarının yaşandığı bir yıl olduğunu belirten HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran Meclis Başkanlığına sunduğu teklif ile Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılmasını talep etti. Değişiklik talebinde Başaran: “Nefret suçları ile ilgili genel tabloda büyük bir iyileşme yaşanmamış, ayrımcılık ve dışlanmaya en yaygın biçimde uğrayan toplumsal kesimler nefret suçlarının da mağduru olmaya devam etmiştir. Kürtler, göçmenler, mülteciler, en çok nefret suçları dolayısı ile saldırıya uğrayan gruplar olmuştur. Ayrıca özel olarak mültecilere yönelik nefret suçlarında ciddi bir artış olmuştur. Bunda ülkede yaşayan geçici sığınmacıların sayısındaki ciddi artış ile birlikte ekonomik, sosyal sorunların yoğunlaşması önemli bir etkendir. Çadır kentler dışında yerleşen mültecilerin vatandaşlarla yaşadıkları anlaşmazlıklar iki gurup arasında çatışma, saldırılar ve linç girişimlerini beraberinde getirmiştir. Özellikle mültecilerin yoğun biçimde yaşadığı güney şehirlerinde öldürme ve yerinden çıkarma vakaları yaşanmıştır.” dedi. 

TCK’DA DEĞİŞİKLİK TALEBİ

1955 yılında meydana gelen 6-7 Eylül olayları ile Sivas Madımak Katliamı olaylarının nefret suçlarının göze en çok çarpan örnekleri olduğunu belirten HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran: “2000’li yıllarda Hrant Dink, Rahip Santoro cinayetleri, Malatya katliamı, Manisa Selendi’de Romanlar, Kütahya Emet’te Kürt işçilere yapılan saldırılar, Malatya Sürgü’de Alevilere yapılan linç girişimleri nefret söyleminin nefret suçu ile bedenleştiği olaylardır. Şubat 2014’de çıkarılan nefret suçları yasasının kapsamı ve işlevi ile ilgili tartışmalar da son derece önemlidir. Nefret suçunun ifade özgürlüğünü kısıtlama gerekçesi haline gelme potansiyeli Türkiye koşullarında oldukça yüksektir. Bu kaygı özellikle yasanın hazırlık sürecinde iktidar partisi temsilcilerinin söylemlerinden kaynaklanmaktadır. Yine 2014 yılı yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleşmesi dolayısı ile siyaset dilinde nefret söyleminin yaygınlaştığı bir dönem olmuştur. Farklı mezhep, inanç ya da yaşama biçimlerinin hedef gösterildiği kamplaştırıcı mesajlara sıkça tanık olunmuştur. Gezi olayları dolayısı ile düzenlenen etkinliklere katılanlara, legal Kürt siyasetinin yöneticilerine ve Gülen cemaati mensuplarına karşı bu söylem son derece sıkça gündeme oturmuştur. Bizzat Tayyip Erdoğan’ın ‘afedersiniz Ermeni’ ifadesi kamuoyunda ciddi rahatsızlık ve tepkilere neden olmuştur. Yine CHP liderinin Alevi olması dolayısı ile kullanılan dil nefret söylemi içeren bir yaklaşım taşımaktadır. Yine 2015’te siyasilerin, bazı akademisyenlerin ve medyanın kullandığı nefret söylemlerinden bir takım örnekler de şu şekildedir: MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin HDP seçmenine yönelik ifade ettiği “İzmir’de Marmaris’te yazlıklarında yatıp AKP olmasın diye oyunu MHP’ye vermeyen; ama HDP’yi Meclis’e taşıyan zavallılar, Türkiye’nin kaymağını yiyenler, boğazda yalılarda viskisini yudumlayıp oyunu HDP’ye veren şerefsizler." Söylemi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Muhtarlar ile yaptığı görüşmede sarf ettiği “Hangi evde kim var, nedir ne değildir? Bunu gelecek, orada kaymakamına, valisine emniyet müdürüne bildirecek.” Söylemi. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın “Üç gün elektriksiz kalınca emanet oylar ortadan kalkar” söylemi. Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi Ahmet Atilla Şentürk’ün sosyal medya üzerinden “Bu iş böyle olmaz. Her şehidimize karşılık bir HDP milletvekili indirilmeli” söylemi. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Fatih Özgökmen’in sosyal medya üzerinden yaptığı “Arel Üniversitesi’nin PKK aşkı. Sonuna kadar destekliyorum hocamızı. Her şehit için bir HDP Milletvekili indireceksin, bak kalıyor mu terör?” söylemi. Eski Ekonomi Bakanı Bakanı Zafer Çağlayan’ın 2014’te “ Ama bunları bize yapanlar bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım. Ama bunları yapan Müslümanım diye geçiniyorsa yazıklar olsun. Bir Müslüman bunları nasıl yapar?” söylemi. Star gazetesinin HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ için attığı “Susturun şu şirreti” başlığı. MHP’li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün “Manukyan’ın yeğeni mutludur. Üç teyze çocuğu daha Meclise girdi. AKP, CHP ve HDP’den. Ne kadar gururlansa azdır” sözleri. Fiziksel engelli Şafak PAVEY İstanbul Beyoğlu’nda otopark mafyası olduğu iddia edilen kişiler tarafından dövülüp protez olan kolu ve bacağı sağa-sola fırlatılıp hastanelik edildi. Şafak PAVEY yaşadıklarından dolayı şikâyette bulunduğunda polis tarafından “sakat insansın gece vakti ne işin var dışarıda” denilerek hakarete uğradı. Trabzon’da 6 Nisan 2005’te çıkarılan “bayrak yakılıyor” söylentisiyle iki bin kişi dört üniversite öğrencisini linç etmek istedi. Dört üniversite öğrencisi TAYAD (Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği) adına F Tipi cezaevlerini protesto etmek için bildiri dağıtıyorlardı. DTP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk’e 12 Nisan 2010’da Samsun’daki Bulanık olayları davasının görüldüğü adliyenin önünde Kürt olmasından dolayı bir nefret sonucunda yumruk atıldı. Milli Gazete yazarı İsmail Hakkı Akkiraz’ın köşe yazısında kaleme aldığı yazıda “İnkarcı Yahudi ve Hristiyanları veli edinenler zalimdir”  söylemi. 8 Mart 2012: Antep Üniversitesi’nde Kürt öğrenciler yeşil, sarı, kırmızı renklerde kol bandajı taktıkları gerekçe gösterilerek bir grup tarafından saldırıya uğradı. Yukarıda verilen söylemler, nefret söylemine ve sonrasında nefret suçlarına yol açacak olan olaylara dair son dönemde meydana gelmiş örneklerdir. 
Anayasanın 10’ncu Maddesi herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşit olduğunu belirtmektedir. Benzer şekilde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 3’ncü Maddesi de adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesini koruma altına almaktadır. Uluslararası olarak AGİT nefret suçları tanımını yaparak, bir web sitesi aracılığıyla nefret suçlarını takip etmektedir. AGİT’in tanımına göre nefret suçu: “Nefret suçu, mağdur, mülk ya da suçun hedefi B şıkkında tanımlandığı şekliyle bir grupla gerçek ya da edinilmiş bağlantısı, ilgisi, ilişkisi, destekçisi ya da üyesi olduğu için seçilerek, mülke ya da kişiye karşı işlenen herhangi bir suçu kapsamaktadır. Grup üyelerinin genel özelliklileri gerçek ya da edinilmiş ırk, ulus ya da etnik orijin, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, fiziksel ya da zihinsel engellilik, cinsel kaynaklı ya da diğer benzer unsurlara dayandırılabilir.”

“TÜRKİYE’NİN NEFRET SUÇU VERİ TABANI YOK”

Türkiye’de AGİT raporlarında yer alan nefret suçlarının hepsinin bulunmasına rağmen, devlet tarafından düzenli olarak bir veri tutulmadığı için Türkiye için bir veri tabanı bulunmamaktadır. Diğer yandan, yetkileri yeni düzenlemelerle arttırılan polis şiddetinin, nefret söylemi ile birlikte nefret suçlarına dönüşmesi gibi verebileceğimiz örneklerde ise devletin bizzat nefret suçu işlediği ya da nefret suçuna ortak olduğu pek çok olay bulunmaktadır. Polis ve güvenlik güçlerinin nefret nedeniyle işlemiş oldukları suçlar ise çoğu zaman cezasız bırakılmaktadır. Nefret söylemi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 1997 tarih ve R (97) 20 sayılı tavsiye kararında şu şekilde tanımlanır; “Nefret söylemi, hoşgörüzlük temeline dayalı, yabancı düşmanlığını, ırkçı nefreti, antisemitizmi ve diğer nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, öven ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir.” Nefret suçları mağdura ya da mağdurun ait olduğu gruba ilişkin önyargıdan kaynaklanan şiddet içerikli eylemlerdir. Demokratik bir toplumda olması gereken farklı olan saygı, diyalog ve hoşgörü kültürüne zarar veren bu tür eylemlerin cezasız kalması toplumsal gerginliklerin artmasına ve toplumsal güvenliğin bozulmasına da yol açmaktadır. Nefret suçlarına karşın etkin bir mücadele bu suçların sosyal olarak kabul edilmediğinin göstergesi olarak ceza kanunlarında yaptırıma bağlanması etkin ve etkili bir soruşturma ve kovuşturmanı yapılması ile mümkün olabilecektir. Nefret suçlarında mağdurla aynı özelliklere sahip toplumsal grup da korkutulur ve gözdağı verilir. Hedeflenen grubun diğer üyeleri sadece gelecekteki yeni saldırılar riskini değil sanki saldırının mağduru kendileriymiş gibi hissederler. Eğer hedef alınan grup tarihsel olarak ayrımcılığın mağduruysa bu etkiler katlanır. Suçun manevi unsurundaki bu yoğunluk ve çarpan etkisi ceza politikası gereği ayrıca ele alınmalıdır. Bu nedenle hukuk sistemimizde nefret saikinin ve nefret suçunun ayrıca tanımlanarak daha ağır yaptırımla karşılanması gerekmiştir. Bu Kanun Teklifiyle yukarıda ayrıntılarıyla anlatılan amaç doğrultusunda nefret suçlarını işleyenlere karşı verilen cezaların artırılması amaçlanmıştır.” dedi.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER