Gündem

“Yargı eliyle mağdur olmayan kalmadı”

Batman Barosu 1 Eylül Dünya Barış Günü, yeni başlayan adli yıl ve bölgede yeniden alevlenen çatışmalar hakkında görüş, öneri ve beklentileri hakkında CMK uygulama merkezinde basın açıklaması gerçekleştirdi.

“Yargı eliyle mağdur olmayan kalmadı”
01-09-2015 19:40

Demokratik toplumlarda yargı, toplumsal meselelerin çözümünde ve siyaset kurumunun tıkandığı noktalarda bireysel özgürlükleri ve topluluk haklarını güvence altına alarak demokratik yaşamın devamlılığını sağlamakta ciddi bir işlev gördüğünü belirten Batman Barosu Başkanı Av. Ahmet Sevim: “Çünkü toplumsal barışı sağlayan temel duygu, toplumda yerleşik güçlü adalet duygusudur. “Öteki”leri baskılama ve öç alma aracına dönüşen bir yargısal pratik ile hiç kimse güvende olamayacaktır. Ancak maalesef Türkiye’de yargı doğasından beklenenin aksine bizatihi sorunların merkezinde yer almakta, sorunları derinleştirmektedir. Bugün Türkiye’de yargı mensupları da dâhil olmak üzere yargı eliyle mağdur edilmemiş neredeyse hiçbir toplumsal kesim kalmamıştır. Güçler arasında el değiştiren, “öteki”leri baskılama ve öç alma aracına dönüşen bir yargısal pratik ile yargı üzerinde denetim sağlayan güçler de dâhil olmak üzere hiç kimse güvende olamayacaktır. Soruna kaynaklık eden Anayasa ve temel metinlerde bir değişikliğe gitmeden, günlük siyasi ihtiyaçlara göre sürekli müdahaleye konu bir yargısal mekanizmanın adalet üretmesi, toplumsal barışı sağlayıcı işlevi mümkün olmayacaktır. Bu vesile ile daha önce defalarca belirttiğimiz üzere, Türkiye’de çağın gereklerine ve toplumsal ihtiyaçlara uygun, tarafsızlığı ve bağımsızlığı temin edecek bir yargı reformuna ihtiyaç vardır.” diye konuştu. 

“HİÇBİR GEREKÇE ÖLÜMÜ MEŞRU KILMAZ” 

Yeni adli yıl açılışı için CMK uygulama merkezinde gündeme ilişkin basın açıklaması yapan Batman Barosu Başkanı Av. Ahmet Sevim, temel sorunlarını çözemediği için sürekli “olağanüstü” koşullara mahkûm olan Türkiye’nin görece normalleşmesi ile birlikte Sıkıyönetim, Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Özel Yetkili Mahkemeler eliyle verilen kararların meşruiyeti tartışılmış ve bu gerekçelerle de mahkemelerin kaldırıldığını söyledi. Açıklamasının devamında Sevim: “Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararları ile birlikte olağanüstü koşulların ürünü mahkemeler eliyle verilen kararlarda yeniden yargılama yoluna gidilmiştir. Tam da bu noktada toplumda özellikle siyasal suçlara ilişkin yargılamalar sonucunda verilmiş kararlara ilgili genel af ya da en azından yeniden yargılama yolunun açılması beklentisi olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Yine yıllardır her vesile ile dile getirmemize rağmen bulundukları koşullar ve yeterli tedavi imkânları olmaması nedeniyle yaşam hakları tehdit altında olan hasta tutuklu ve hükümlülerin tahliyesi konusunda idari ve yasal adımların atılmasının hukuki ve vicdani bir zorunluluk olduğunu belirtmek isteriz.” dedi. 

AVUKATLARI YARGIYA AYAK BAĞI DEĞİL, SAVUNMA VE ADİL YARGILAMA HAKKININ TEMİNATIDIR

Avukatların yargısal süreçlerdeki pozisyonunu güçlendiren yeni bir Avukatlık Yasasına da acilen ihtiyaç duyulduğunu belirten Sevim: “Yasaların lafzına ve ruhuna sirayet etmiş ve avukatları yargıya ayak bağı gören anlayışı bertaraf edecek, savunma, dolayısıyla adil yargılama hakkının teminatı olan yeni bir Avukatlık Yasasının yapım sürecine Baroların ve Avukatlarının katılımının sağlanmasının gerekli olduğu açıktır. Tam da bu noktada Avukat’ın mesleğin doğasından kaynaklanan haklarının kullanımını zorlaştıran uygulamaları ısrarla devam ettiren, avukat ile mücadeleyi suç ve suçlu ile mücadelenin bir parçası olarak kabul eden kolluk uygulamalarının sona ermesi için ayrı bir adli kolluk teşkilatının ihtiyacına bir kez daha yinelemek isteriz.” ifadelerinde bulundu.

HİÇ KİMSENİN TOPLUMA RAĞMEN BARIŞ SÜRECİNİ BİTİRMEYE HAKKI YOKTUR 

Büyük bir toplumsal destekle başlayan ve artan bir destekle devam eden ve dolayısıyla hiçbir gücün topluma rağmen bitirmeye hakkının olmadığı çözüm süreci maalesef akamete uğramış ve çatışmalar yeniden başlamıştır diyen Sevim: “Çözüm sürecine toplum, kayıtsız şartsız ve güçlü destek sunmuş, bu desteğinin yanı sıra, çatışmanın tarafları da sivil siyaset üzerinden çözüm arayışlarında mutabık kaldıklarını kabul etmiş ve bu mutabakatı topluma deklare etmişlerdir. Çözüm sürecinin temel karakteri sorunun şiddet dışı yöntemlerle çözülmesi, sivil siyaset alanının açılması iken ve 7 Haziran seçimleri ile sivil siyasete açık ve güçlü bir desteğe rağmen bu yoldan dönülmüş olmasının toplumsal hiçbir karşılığının olmadığını açıkça ifade etmek isteriz. Yaşam hakkının kutsallığı karşısında hiçbir gerekçe ölümü makbul ve meşru kılmaz.  Sivilleri, çatışmanın tarafı olmayan resmi görevlileri hedef alan saldırıların, yargısız infazların, kaotik ortamda gerçekleşen cinayetlerin olduğu bir dönemde barış duygusu ile birlikte hakikat de kaybolmakta, tek gerçek olarak geriye maalesef masum insanların yaşamanı yitirmesi ve onların ardında yaşanan acılar kalmaktadır. Dolayısıyla biri diğerine yeğlenecek bir şiddet, kutsanacak bir ölüm ve acı bulunmamaktadır. 30 Yıl devam eden ve on binlerce insanın yaşamına mal olan ve özellikle bölgemizde neredeyse her bireyin yaşamını olumsuz etkileyen acı tecrübelere rağmen geldiğimiz aşama itibariyle sivil, yaşlı, kadın ve çocukların yaşamlarına mal olan yaşam hakkının açıkça ve pervasızca ihlal edilmesine sebep olan, sivil yaşam alanlarını tehdit eden, yerleşim yerlerinin boşalmasına sebebiyet veren her türlü eylem, çatışma, saldırı ve operasyonların barışa ve bir arada yaşama kültürüne dair inançta derin kırılmalar yaşanmadan sonlandırılmasını, 1 Eylül Dünya Barış Gününde barışa dair toplum huzurunda verilen sözlere sadık kalınması çağrısını yineliyoruz.” dedi. 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER