USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HER ŞEY MÜBAH!

21-02-2019

Mübah, kelime anlamı, “yapılmasında sakınca görülmeyen” şey demektir. İnsanlarımız ekonomik çıkarları uğruna, o kadar, her şeyi yapmayı göze almışlardır ki, bu uğurda yapacakları veya yaptıkları tüm eylem ve davranışı yerinde görmekte ve bir an bile tereddüt etmemektedirler.
Fani dünyada kısa bir süreliğine, refah, yani zengin olmak uğruna tüm değerler ayaklar altına alınmıştır. Hırs tavan yapmış, hak hukuk adalet inancı ve bakış açısı değişmiştir. Tek hedef noktası, biraz daha varlıklı olmak, bu uğurda kimsenin emeğine acımamak, değer vermemek ve bir içim su gibi yudumlamak olmuştur.
Bazı vahşi hayvan belgesellerinde bile, avcı doyduğu kadar yemekte, kalanını diğer hayvanlara bıraktığı görülmektedir. Zengin olma adına ticaretine hile hurda katmak, sözünde durmamak, hile yapmak gibi tüm kötü muamelelerini yapma hangi şeref ve haysiyet duygusu ile bağdaşabilir? 
İnanmadığı değerlere inanıyormuş gibi yapmak, sırf menfaati uğruna onların yanında gözükmek hangi kişiliği ifade etmektedir?
Özellikle hiçbir ideolojik veya dünya görüşüne katılmadığı halde sırf belli dönmelerde güçlü oldukları ve gücü elinde bulundurdukları oluşumların (parti-vakıf-dernek vb.gibi) yanında yer almak, onlardanmış gibi davranmaya ne denilmektedir? 
İnsanlar neden oldukları gibi görünmekten korkar olmuşlardır?
Her zaman mensubu olmaktan iftihar ettiğimiz değerlerimiz nerede kaldı? Son zamanlarda insanın mantığına ters gelen birçok vaka yaşanmaktadır.
Aslında olaya dini açıdan bakıldığında dünya malına önem verilmemesi gerektiğini, her ne kadar dünya malı önemsenmese de yine meşru daireler içinde kalarak varlıklı olunabileceği belirtilmiştir.
Burada üzerinde durduğumuz husus varlıklı olmak adına insanların başta birçok insani, dini, kültürel ve geleneksel değerlerinden taviz vermesidir.
Elbette ki, insanlar varlıklı olabilirler. Ancak bu süreçte insanı insan eden bazı olguları çiğnemek, yok saymak, hile, yalan ile insanları kandırmak ile yapılıyor olması çok düşündürücüdür.
Hele bizim gibi Müslüman olan toplumlarda bu tür hadiselerin her geçen gün artması ise tamamı ile içler acısıdır. 
Özellikle siyasi parti ayrımı yapmaksızın gözlemlediğim bir konuyu paylaşmak isterim. Fikirlerimde yanılıyor da olabilirim. Eskiden, siyasette ve siyasi partilerin yetkili birimlerinde yer alan insanların toplumlumda belli ağırlıkları vardı.
Her biri kendi köyünün, mahallesinin veya bölgesinin ileri gelen insanlarıydı. Yani toplumun kanaat önderi dediğimiz insanlardı. Toplumda sevilen sayılan bu insanlar sayesinde birçok toplumsal hadise kolaylıkla çözüme kavuşturulmaktaydı. Ancak son yıllarda siyaset dünyasında bu tür insanların sayılarının her geçen gün azaldıklarını rahatlıkla görmekteyiz. Partilerin il yönetimleri veya encümen aday listelerine baktığınızda, eminim ki, birçoğunuz da benim gibi düşünecektir.
Bu nitelikteki insanlar neden siyasete küsmüş ve sayıları azalmışlardır?
Diğer bir acı gerçekte, toplumda bir birine güven algısının her geçen gün artan bir şekilde azalmasıdır. İnsanlar atık bir birine güvenemez olmuşlardır.
Dinimizde, sözüne emin olunmayan insan ile ilgili o kadar ağır ifadeler kullanılmış iken, halada bu değerleri önemsememek, görmemek, hile yalan ile bir birimize yaklaşıp zengin olma hayallerinin peşinde koşmak ne kadar akılcı olabilir?
Çocukları bu haram lokmalar ile büyüten bir nesilden adaletli, insani değerleri önemseyen, dinine ve kültürel değerlerine bağlı bir neslin yetişeceğini ümit etmek mümkün müdür? 
Şöyle bir atasözü vardır ‘mal erkeğin boynuzudur’ ’Eskilerde, kültürümüzde insanların varlıklı olma çabası, toplum içinde başı dik, kimseye ey vallahı olmayacak namus ve şerefli bir şekilde varlığını sürdürme arzusu için gerektiğine inanılırdı. Ama ya şimdi öylemi? Bunun için bir başkasının malını gasp, verdiği sözü tutmama, hile yapma, yalan söyleme vb. gibi tüm kötü illetlerin peşinden giderek amacına ulaşma arzusundadırlar. 
Şu an gençleri bataklık gibi içine çekmiş bahis oyunları, uyuşturucu ve kumara acil çareler bulunmalıdır. Bu bataklığı kurutmak adına yeteri kadar yasa ve kanunların olduğunu düşünmüyorum. Buna paralel olarak diğer insani değerlerinde erimesi sonucu bu gidiş ile toplumda asayiş ve düzeni toplumsal barışı tesis etmek imkânsız hale gelecektir.
En başından eğitim sistemimize hak, hukuk ve adaletin ne olduğunu, insanın yaşam gayesinin şerefli ve haysiyetli bir birey gibi yaşaması gerektiği öğretilmelidir. Malın üstüne basarak yükselmek varken, malın altında ezilip elde edilecek servetin kime ne faydası olacaktır? Biraz insaf, biraz izan diyorum.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?