USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AHİR ZAMAN

25-02-2023

Son depremin Türkiye’nin yarısından fazlasına etkisini gösterdiği, büyük bir yıkıma sebep olduğunu ve içimize sarmış olduğu korku ile birlikte uzun yıllar bu etkiden kurtulamayacağımızı düşünüyorum.

Bizim gibi bilime önem vermeyen toplumlarda, işler kötüleşip her şeyi sarıp sarmaladıktan, çığırından çıktıktan sonra olayın vahametini anlayıp, ona yönelik çözümler geliştirmeye çalışan bir milletiz. Yıllardan beri bu konunun uzmanı olan bilim adamları nelerin yapılması gerektiğini bas bas söyledikleri halde, maalesef ciddiye alınmadıkları en son yaşanan deprem hadisesinden de tekrardan teyit edilmiştir.

Umarız ki, bundan böyle söylenenler ciddiye alınır buna yönelik çözümler ve eylem planları hazırlanarak insanların önüne konulur.

Ülkemiz başta olmak üzere tüm diğer ülkelere baktığımızda, dünyada cereyan eden büyük doğal afet ve iklim değişiklerinin sonunun hiçte hayra alamet olmayacağı gerçeğini tam anlamı ile idrak edilememiştir.

Bugün ülkelerin tıpkı yüz yıllar öncesi gibi artık işgal edilemeyeceğini düşünüyorum.

Yani işgal korkusunun yersiz olduğuna inanıyorum.

Asıl üstünlüğün gıda güvenliği, kuraklık ile nasıl mücadele edilmesi gerektiği, depremlerin büyük felaketlere neden olduğunu bilerek, buna göre tedbirlerin alınmasını, toplum ve yöneticilerin acilen idrak edip, buna yönelik plan ve projelerin hayata geçirilmesine inanıyorum.

İnsan ekseriyetimizin inanan bir toplum olduğumuzu var saydığımızda, din bilim insanlarının yüz yıllar önce yazdıkları kitaplarda ve naklettikleri hadislerde de ahir zamanda vuku bulacak olayların neler olacağı, nelerin yaşanacağını haber vermişlerdir. Ahir zamanda olduğumuz ve yüz yıllar öncesinde söylenmiş tüm küçük alametlerin zuhur bulduğuna şahitlik ettiğimize göre, neden gerekli tedbirleri almıyoruz?

Kitaplarda kısaca, doğal afetlerin artacağı, kuraklık olacağı, yüksek binaların dikileceği, büyük ve gösterişli camilerin olacağı ancak ibadet edecek insanın azalacağı vb. gibi onlarca sebep saymak mümkündür. Bu neden ile hem inancımız gereği hem de bilimin önermeleri ile hareket etmek gerekmektedir.

 Örneğin son depremin yaratmış olduğu etkinin, Hiroşomaya atılan 100 atom bombasının etkisine denk, hata daha fazlasına sahip olduğu söylenmektedir. Demek ki, kafamızı ve enerjimizi sadece savunmaya veya yol ve köprü yapmaya adamak çok akıllıca olmayacaktır. Deprem gerçeğini belleklerimizde iyice hissedip, bundan böyle nelere dikkat edilmesi gerektiğinin üzerine yoğunlaşmakta fayda vardır.

Öncelikle Türkiye’de ki tüm yerleşim yerlerinin tabiri caizse  röntgeni çekilerek, nereye nasıl ve kaç katlı bina yapılacağı tespit edilmeli, imar planlarının değişmezliği yasal güvenceye bağlanmalı ,bina ruhsatında belediyenin hiçbir yetkilerinin olmaması ,sadece yapılacak binanın imara ve projeye göre yapılıp yapılmadığının kontrolünün belediyelere verilmesi ,yapılacak binanın inşaat kalitesinin son depremde büyük bir başarı göstermiş TOKİ  binalarının taşıdığı  özelliklere göre yapılması sağlanmalıdır. İmar planlarının belediyelerde olması ile çok büyük rantların ve rüşvetlerin oluşmasına neden olduğu herkesin malumudur.

Yani, kimin kaç kat bina yapacağı başkanın iki dudağı arasında olmaması gerekmektedir.

İkinci diğer bir önemli konuda dikey mimariden yatay mimariye geçmek olacaktır. Örneğin 1000 metrekarelik alana %15 inşaat izni verip, 12-13 kat bina dikmek yerine %45 inşaat alanı izni verip 4-5 katlı binaların yapımına öncelik verilmelidir.

Böylelikle kentsel dönüşüme geçecek alanlara talep olacaktır.

 Ulusal güvenliği tehlikeye sokan en büyük risklerden biri de kuraklık ve gıda güvenliğidir. Bence bu sorun, savunma sanayisi ve diğer tüm risklerden daha büyüktür.

Hepinizin de şahit olduğu üzere, Türkiye’de koca koca göller kurumuştur. Şehirlerin su ihtiyaçlarını sağlayan barajlarda su seviyeleri düşmüştür. Köylerde çiftçilik üretim yapacak genç insan kalmamıştır. Yapılan tarımsal üretim son derece bilinçsizce yapılmaktadır. İnsanları köylerde kalmalarını teşvik edecek ve üretimlerini güvenceye alacak fiyat politikaları yoktur. Bunu uzatmak mümkündür.

Geçmiş yıllarda ülkemizin dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden birisi olduğu söylenirdi. Peki şimdi durum böyle midir?

Nerede ise birçok gıda ürünü ithal eder duruma gelmiş durumdayız. Acilen tarımsal üretimde kendi kendimize yetecek duruma gelebilmek için projeler yapılmalı, çiftçiler desteklenmeli ve insanların tarımsal üretimde çalışmalarına teşvikler verilmelidir.

Yine örnek verecek olursak, bugün ülkemizde sanayi üretime verilen devlet desteklerinin çiftçilere de verilmesi sağlanmalıdır. Yani, belli sayıda hayvan besleyen, belirlenmiş bir dekara kadar tarımsal üretim ile uğraşan çiftçilere SSK ve ücret desteği sağlanmalıdır. Fabrikada çalışmak üretim oluyor da tarlada, ahırda çalışmak üretmek, neden üretim olarak değerlendirilmiyor?

Ülkenin imarı ve tarlada çalışacak genç nüfusa ihtiyaç vardır. Genç nesli bulmak ve bu alanlara kanalize etmek için söyleyeceğim öneri bazılarınıza çok mantıklı gelmese de söylemek isterim; Ülkenin her tarafında adına üniversite denilen yerleşkeler derhal kapatılmalı ve yüksek öğretime kalite getirilerek, üniversiteler bilim üretim merkezlerine dönüştürülmelidirler.

Günümüzde üniversite okuyacağım diye gençlerimiz yıllarını heba etmekte, okul sonrasında da zamanında öğrenebilecekleri zanaatkarlıktan, meslekten veya köyündeki çiftçilikten mahrum kalmalarına neden olmaktadır.

Artık adına üniversite denilen okulu bitirdiğinde herhangi bir mesleği, çiftçiliğin nasıl yapacağını öğrenme çağını kaçırmış olmaktadır.

Artık inşaatlarda, köylerde çalışacak genç insanları, mültecilerden veya ülkeye kaçak giren insanlar ile yapılabileceği ve şu anda durumun böyle olduğu gerçeğini kimse unutmamalıdır. İnsanımız üniversite okudum diye yıllarını heba ederken, inşaattaki kalıpçısı-demircisi-duvarcısı-tarlada ve fabrikada çalışanlar hep yabancı insanlar olacaktır.

Madem ahir zamanın tüm alametleri gerçek olmuştur, buna göre önlemleri de almak vacip hale gelmiştir. Ama önce ilkokuldan başlamak üzere tüm eğitim hayatı boyunca adı ‘AHLAK’ dersi olan bir ders konulmalıdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?