USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

EKONOMİ...

18-09-2019

Kendimi bildim bileli, Türkiye ekonomisinin hep kırılganlığı, iyi yönetilmediği, enflasyon, cari açık, dolar gibi sözcükler hep kulağımızda çınlanmaktadır. Zaman zaman açıklanan ekonomi paketleri, yapısal reformlar sayesinde belirli dönemlerde iyileşme görünmekte isede sonrasında yine aynı kırılganlık, işsizlikteki artış, cari açığın büyümesi vb.gibi olumsuzluklar tekrarlanmaktadır.

Tüm bunlar ile baş etmenin ana dayanağı ne olmalıdır? Türkiye’de onlarca üniversitede, bu kadar ekonomi profesörü, ekonomi uzmanı varken neden buna bir çare bulunmaz anlayabilmiş değiliğim. Sihirli bir değneğin olmadığı kesin. Ancak, bu alandaki bilim adamların kafa kafaya verip bir çözüm getirmemiş olmaları gerçektende çok hazindir diye düşünüyorum.

İşin içinde olan biri olarak bu konuda bazı görüşlerimi dile getirmek isiyorum.

1-ÜRETMEK ÜRETMEK: Ekonominin ve yaşamın ana koşulu üretmektir. Üretmeyen ve sadece tüketen toplumlar hep eli açık ve dışa bağımlı olmak durumunda kalacaklardır. Her alanda üretime odaklanmalı, kaliteyi yaratıp markalaşmanın sağlanması ile birlikte ihracata ağırlık verilerek ülkeye döviz gelmesine vesile olup cari açığın kapanmasına yardımcı olmak gerekir. Üretimin önemi, mütevazı yaşamın erdemini çocuklara aşılanmalı, toplumun aşırı lükse olan düşkünlüğü kırılmalıdır. Üretmedeki kastım elbetteki katma değeri yüksek olan ürünlerdir. Örneğin bizler domates ekip satıyoruz. Kazanılan para ile ne alıyoruz? ARABA-TRAKTÖR-CEP TLF-TV-VB.GİB…
Bunların hemen hepsi nedir? İTHAL… Şimdi ülke adına ne kazandırdık? Sadece ötv ve kdv… Sonuç: sıfır… Yani yüksek teknolojik üretim olmadan, öyle milletin parası ile yol, köprü ve havalanı yapmak gelişmişlik seviyesini belirlemez. Çünkü buralarda kullanılan cihaz ve makinelerin hemen hepsi yine ithal…

2-ULUSLARARASI EKONOMİK ANLAŞMALAR: Türkiye yapmış olduğu uluslararası ekonomik anlaşmalarda çok dikkatli olmalı ve kendi aleyhine olabilecek sözleşmelerden vaz geçmelidir. Ülkeler arası dengede kendi aleyhine oluşmuş olan ticaret, lehe dönüştürme anlamında büyük çaba gösterilmelidir. Örneğin domates satarak, ağır teknolojik ürünlerin ithalatını kapatmak mümkün değildir. Onun için öncelikle ağır teknoloji ve makine sanayisine öncelik verilmeli bu alandaki dışa bağımlılık kırılmalıdır. ÖRNEĞİN Çin-RUSYA, ABD gibi ülkeler ile olan ticaret dengesi tamamı ile ülkenin aleyhinedir.

3-HARCAMA VE GELİR BÜTÇESİNİN TEKLİĞİ: Ülkemizde her kurumun kendine özgü harcama bütçesi oluşmuştur. Örneğin belediye bütçesi ayrı, özel idare bütçesi ayrı üniversite bütçesi ayrı… Her kurum kendi kafasına göre harcama yapabilmekte ve yapılan harcama ve yatırımların önceliğinin ne olması gerektiği konusunda mutabakat olmadan gereksiz birçok yatırım yapılabilmektedir. Aynı ilde bir birinden habersiz yapılan harcamların vatandaşa olan katma değeri çok düşük kalabilmekte ve harcamayı elinde bulunduruanlar çok keyfi ve popilist davranabilmektedirler. Aynı şekilde, belediye örneklerinde de görüldüğü üzere sınırsız bir şekilde borçlanabilmektedirler.

4-DEMOKRASİ VE DIŞ ALGI: Türkiye gibi ülkelerde yatırım ve gelişmenin sağlanabilmesi ve ülkeye düşük faizli kredilerin gelebilmesi için şeffaflık, demokrasi ve uluslararası hukuk normları ile birlikte evrensel insan haklarının uygulunabilirliği çok belirleyici olmaktadır. Demokrasi algısının kötü yönde oluşması durumunda, uluslararası sermaye kaçmakta ve gelenlerde yüksek faiz ile idare etme noktasına gidilmektedir. Dış sermayeyi cazip kılabilmek için ülkenin uluslararası imajının zedelenmemesi noktasında çok dikkat edilmelidir.

5-YÖNETİCİLERE OLAN GÜVEN: Ülkeyi yönetenlerin ağızlarından çıkan sözlerin çok sarsıcı etkileri olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bugün söylenileni yarın değiştirmek, her gün farklı konuşmak hem içi piyasa hemde dış piyasada güven kırılmasına, beklentilerin artmasına neden olunabilmektedir. Örneğin, bugün türkiyede faizler düşürülmekte ancak yinede bankalardaki para yatırıma kanalize olamamaktadır. Çünkü tüm beklendiler dolatın yine yükseleceği yönündedir. Doların 7,2 seviyesini bir kere görmesi insanları bu beklentiye sevk etmektedir.7,2 seviyesine neden ve nasıl geldiği konusu farklı tespitler ile birlikte herkesin malumudur. Onun için söylemler ve kullanılan dil ekonomik kriz yönetiminde çok belirleyici olabilmektedir.

Bu sebepleri çoğaltmak mümkündür…

 

ANLAŞILAN UZUN YILLAR BOYUNCA EKONOMİK TERİMLERİ HEP DUYMAYA DEVAM EDECEĞİZ

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?