Bu sözü hiç unutamıyorum. Çok şakacı olan ve şimdi de rahmet etmiş bir amcamız hep kullanırdı bu lafı.Hep der diki; dünyada hep birileri hay hay çekmiş birileri de vay vay diye söylenmiştir.
Şimdi seçimler geldi. Adaylar açıklandı. Adaylık süreci içinde kim bilir kimileri ne hayaller kurdular. Aslında kısa bir süreliğine de olsa hayal kurmak, umut etmek iyidir. Hani yılbaşına yakın milli piyango bileti alanlar, kendi içlerinden ya çıkarsa duygusuna kapılırlar ya… İşte bizde ki seçimlerde aynıdır diye düşünüyorum. Çünkü bir kerecik seçilen kişi ailesi ile birlikte ömür boyu ayrıcalıklı hak kazanmış oluyor. Sahip oldukları ayrıcalıkları anlatmaya gerek yok zan edersem.
Asıl işin kötü yanı, kendilerine büyük umutlar verilen insanların hayal kırıklığına uğramış olmalarıdır. Bu durumun tüm Türkiye’de olduğu gibi özellikle BATMAN’da da açık ve net bir şekilde yaşandığını gördük.
Bir kez daha, Batman’da oy potansiyelli olan her iki partide, aslında halkın duygularından, isteklerinden ziyade genel merkez tarafından yapılan üstten atamalar ile yapıldığı görüldü. Her iki partinin adayları karşılama mitinginin çok hem de çok sönük olduğu ve özellikle halk arasında farklı siyasi yelpazedeki birçok kişinin mevcut adaylardan memnun kalmadıklarını duyuyoruz. Herkesin kendince farklı bir nedeni var.
Her ne olursa olsun, halkın kendi siyasi çizgisinden vazgeçip farklı alternatiflere yöneleceğini hiç mi hiç sanmıyorum. Bunun başlıca nedeni oy potansiyeli olan her iki parti seçmenin, aslında hiçbir zaman mevcut adaylar için değil, birileri için verdiğini de biliyoruz. Yani kimin aday olduğu hiç mi hiç önemli değildir. İsterseniz ağzınızla kuş tutun, parti için en fedakar çalışmaları yapın nafiledir. Üst siyasi aklın bunu dinlemediğine rastlıyoruz. Bu durum genelde tüm siyasi partiler geçerli olduğu gibi özelde Batman’da bu daha aşikar ve belirgindir.
Siyaseti hep halk adına ve halkın talepleri için yapıyoruz diyen ve tarafımızca seçilen tüm seçilenlere sormak istiyorum. Örneğin, şehirlerimizde yapılan çalışmalar (sosyo kültürel, ekonomik ve çevresel gelişmişlik düzeyi) neden hemen burnumuzun dibinde olan bir URFA, MALATYA, ELAZIĞ gibi şehirlerin çok hem de çok gerisindedir. Siyasilerimiz, yöneticilerimiz farklı dünyalardan mı gelmişlerdir? Uygulanan kanunlar bir değil midir? Ya da şehirlerimiz neden bir KAYSERİ, KONYA, ESKİŞEHİR gibi olamıyor? Aslında içinizden geçen sebepleri ve neden böyle olduğunu az çok tahmin ediyor ve duyar gibiyim. Onlar az bir etki etmiş olabilir. Ama ne olursa olsun fedakarca yapılacak tüm çalışmaların bu açığı kısa sürede kapatacağına inanıyorum.
Maalesef ülkemizde siyaset, hep kısa yoldan zenginleşmenin aracı olarak görülmüştür. Uygulamalara ve gördüklerimize baktığımızda bu görüşümüzü tasdik eder nitelikte olduğunu görürüz. Amacına ulaşmak için birilerin hep birilerinin sırtında nasıl yükseldiklerini, duygularını, inançlarını nasıl kullandıklarını, birilerin nasıl bedel öderken diğerlerin nasıl zevku sefa ve zenginlik içinde yaşadıklarını sadece ben görmüyorum herhalde.
Bu kısa süre zarfında birilerinin hep güzel hayaller görmüş olmaları, ya bana çıkar duygusunu umudunu ve hazzını en güzel şekilde yaşamış olmaları onlar için kısa süreliğine bile olsa mutluluk vermiş olmasını diliyorum.
İşin aslı her zaman olduğu gibi yine birileri HAY HAY, birileri de VAY VAY demeye devam edecek gibi görünüyor. HAY HAY ve VAY VAY demeyecek olanlardan olma umudu ile…
Saygılarımla
