USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kozmetik Müslümanlık

02-06-2015

Dünyada ve Türkiye’de Müslümanlık o kadar sembolleşmiş ki, asıl İslam’ın özü konuşulmaz hale gelmiştir. İslam dini daha çok semboller üzerinde konuşulmakta ve değerlendirilmektedir. Bugün Türkiye’de İslam adına sembolleşen en önemli simge başörtüsü olmuştur.

Yıllarca başörtüsü zulmü yaşanmış ve buna karşı da insanlar haklı mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Başörtüsü Müslümanların büyük ekseriyetleri tarafından bir zorunluluk olarak değerlendirilip savunulurken acaba asıl dinin direği dediğimiz namaz konusunda aynı bilinçlenme, bunun üzerinde yoğunlaşma ve insanları namaz konusunda daha dikkatli olmaları gerektiği konusunda bilgilendirmenin mücadelesi verilmiş midir? Her gün gittikçe namaz kılan insan sayısının azaldığı söylendiğinde EEE başörtüsü serbest bırakıldı ya… cevabı verilir. Ya da her geçen gün alkol, uyuşturucu kullanımı arttı, boşanma olayları aldı başını gidiyor…. EE başörtüsü serbest…

Bir diğeri de özellikle hak ve hukuk alanında ki gerilemelerdir. Müslüman toplum olarak hakkı, hukuku ne kadar önemsemişizdir? Oysaki ahrette ALLAH’ın af etmeyeceği tek şeyin kul hakkı olduğunu bildiğimiz halde, bu konuda İslami duyarlılığın gereği olarak insanlar ne kadar bilinçlendirilmiş ve bu konuda mücadele verilmiştir? Diğer bir ifade ile yıllarca insanlar devlet tarafından ezilip hakları gasp edildiğinde İslami çevreler buna ne kadar karşı çıkabilmişlerdir? İslam’ın özünün adalet olması gerektiği söylendiğinde, EEE başörtüsü bugün serbest ya cevabı verilir…

Acaba günümüzdeki baş örtüsü ve tesettür giyim modası adı altında gelişen moda ve kozmetik kültürü ne kadar İslamidir? Asıl örtünmede maksat, vücut uzuvlarının yani vücut hatlarının belli olmaması gerekirken, şimdiki örtünme usulü tam anlamı ile buna cevap vermekte midir? Tabi ki burada herkesi aynı kefede görmek ve değerlendirmek insafsızlık olacaktır. Dinin emrettiği örtünme biçimine uyanları bundan tenzih ederim. Örtünmeyenlere de en ufak bir sözümüz de yoktur. O, onların taktirine kalmış bir konudur. Asıl değinmek istediğim husus bazı moda ve kozmetik perestlerce örtünün anlamsızlaştırıldığı konusudur.

Ya da İslam’ın bir gereği olan başörtüsü üzerinde gerekli hassasiyet gösterilir iken, zenginleşme ile gelir düzeyi artan toplumumuzda İslami olamayan bir tüketim alışkanlığı içinde yaşayanlar ne kadar samimidirler? Oysaki yaşam tarzımızda mütevazı, lüksten uzak olması gerekmez miyiz? Ya da tüketim de israfın yapıldığı söylendiğinde, EEE okullarda başörtüsü serbest ya… şeklinde cevap verilir.

Buradaki asıl gaye herhangi bir partiyi, cemaati, vakfı töhmet altında bırakma veya ortaya çıkan olumsuzluğu onlara yığma değildir. Ortada varsa bir suç, birey ve toplum olarak hepimiz bir bütün olarak suçluyuz. Din hepimizin ise herkes bundan mesuldür. Benzer konu ile ilgili olarak TAYFUN ATAY’ın bir köşe yazısında bir alıntı yapmak istiyorum.

Türkiye’nin Nakşıbendi kollarından birinin İstanbul’da vakıf olarak işlerlikte olan ve hizmet veren mekânlarından birinde adının açıklanmasını istemeyen bir cemaat mensubuyla hâlihazırda Türkiye Müslümanlığının içinde bulunduğu durumu konuştuk. Kendisi AKP döneminde dinin görünürlüğünde artış olmakla birlikte aslında “ağırlık kaybı”na uğradığını da düşündürecek mahiyette oldukça çarpıcı sözler sarf etti. Onu dinlediğinizde “seküler” zeminde alabildiğine yaygınlaşan, ama aynı ölçüde de “hafifleyen” bir dindarlık söz konusu diye düşünüyorsunuz. Sözü ona bırakalım: “Tüketen topluma Müslüman’ın entegrasyonu söz konusu. Ben başörtüsüyle gidebiliyorum artık her yere diyor... Ama sen başörtüsü için mücadele verdiğin zamanlarda dudağında ruj yoktu!

Yani kozmetiğe boğuldular. Bir ‘kozmetik Müslümanlık’ söz konusu... Mesela bir Müslüman kadın için namaz mı önce gelir, tesettür mü? Hiç kuşkusuz namaz önce gelir. Ama tesettürlülerin yüzde 80-90’ı namaz kılmıyor. Ben ne anladım bu işten? Kısacası tüketim kölesi haline geldik. Böyle bir tüketim, İslâm’la ne kadar bağdaşırsa bunlar o kadar Müslüman... O yüzden de yüzde 50 gibi görünen İslâmi kesim, samimi konuşmak gerekirse yüzde 2,5’tur.” Yorum ve taktir sizlerin.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?