Maliye bakanımız bir TV programında büyük şehirlerdeki OSB ve Hallerin önüne memurları koyarak sıkı denetim yapacaklarını belirtti. Özellikle göreve başlaması ile birlikte sektörel denetimler-yoklamalar yapılarak yapay zeka uygulamalarından da faydalanılarak bir çok kişi ve şirkete izahatla gönderilmektedir.
Mevcut durumda piyasanın çok ürktüğünü ve morallerin çok kötü olduğunu söylemek yanlış olmayacak sanırım. En son TOBB başkanı ufak bir itirazda bulundu NİHAYET…
Ekonomik büyüme ve krizlerden çıkış yolları arayan ülkeler için vergi politikaları önemli araçlardan biridir. Ancak vergileri artırmak mı, yoksa düşürmek mi gerektiği sorusu karmaşık konudur.
Vergi artışı, özellikle bütçe açığı veren devletler için kısa vadede kamu gelirlerini artırmanın bir yoludur.
Artan gelir, kamu yatırımları, sosyal harcamalar ve borçların ödenmesi için kullanılır. Ayrıca güçlü bir kamu maliyesi, yatırımcı güvenini artırır ve ekonomik istikrarı destekler.
Ancak vergi artışının olumsuz etkileri de vardır. Tüketim vergilerinin yükseltilmesi halkın alım gücünü düşürür, şirket vergilerindeki artış ise yatırımları ve üretimi olumsuz etkiler. Bu da büyüme hızını yavaşlatabilir ve işsizliği artır.
Türkiye ekonomisi son yıllarda hem iç hem de dış kaynaklı pek çok ekonomik şokla karşı karşıya kalmıştır. Yüksek enflasyon, kur dalgalanmaları, işsizlik, dış borç ve bütçe açığı gibi sorunlar, ekonomi politikalarının dikkatli bir şekilde şekillendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, vergileri artırmak mı yoksa düşürmek mi ?....
Devletin bütçesindeki açıkların kapatılması için vergi artışları kısa vadede zorunlu hale gelebilir. Ancak bu artışlar, üretken sektörler yerine lüks tüketim ve yüksek gelir gruplarını hedef alacak şekilde tasarlanmalıdır. Aksi takdirde ekonomik büyümeyi baskılayan ve halkın refahını düşüren bir sonuç doğurur. Örneğin bu krizde zaruri olmayan (millet bahçesi-taahhütlü yap işlet devletler, devasa İnş. vb. gibi) yatırımlara ara verilmelidir.
Türkiye açısından en sağlıklı yol, ne doğrudan vergileri artırmak ne de rastgele düşürmek olacaktır. Bunun yerine, adil ve sürdürülebilir bir vergi reformu ile;
1-Dolaylı vergi yükü azaltılmalı, doğrudan vergilendirme (gelir ve servet vergisi gibi) artırılmalı,
2-Vergi tabanı genişletilmeli, kayıt dışı ekonomiyle etkin mücadele edilmeli,
3-Yatırım, üretim ve ihracat odaklı sektörler için hedefli vergi teşvikleri uygulanmalı,
4-Tüketim üzerindeki vergi baskısı azaltılarak iç talep desteklenmelidir.
5-Kamuda görevlendirmeler liyakata göre yapılmalıdır.
Türkiye ekonomisinin krizleri aşması ve sürdürülebilir kalkınma yoluna girmesi, dengeli ve yapısal vergi politikalarıyla mümkün olacaktır.
Mevcut koşullarında kısa vadede mali disiplini koruyacak, orta ve uzun vadede ise üretimi ve ADALETİ önceleyecek kapsamlı bir vergi reformuna ihtiyaç vardır.
