Her halkın tarihinde bazı isimler vardır ki, onlar artık sadece birer birey değil, o halkın onuru, hafızası ve direniş sembolüdür. Büyük oranda Kürt halkı için Leyla Zana ve Selahattin Demirtaş siyaset arenası için işte böyle isimlerdir.
Bugün, Türkiye’de Kürt meselesi artık sadece bir etnik sorun değil, demokrasi, adalet ve ortak gelecek sorunu olarak algılanıyor. Tam da bu noktada, Türkiye halklarının artık yeni bir dil, yeni bir umut ve yeni bir liderlik profili beklentisi var bence.
Kürt siyasi hareketini temsil eden şahsiyetler, genelde uzun süredir bu beklentinin altında kaldılar. Oy oranlarındaki düşüş, seçmenle olan duygusal kopukluk, özellikle genç kuşakta ilham eksikliğini örnek gösterebiliriz.
Oysa bu tabloyu tek hamlede tersine çevirebilecek bir formül mevcut.
Leyla Zana ve Selahattin Demirtaş’ın eş genel başkanlığı.
Leyla Zana yıllarca aktif siyasetten uzak durdu. Kimi zaman suskunluğuyla, kimi zaman sembolik varlığıyla halkının içinde yaşamaya devam etti. Kürt halkının büyük çoğunluğu onun dönmesini hep bekledi ve bekliyor bence.
Selahattin Demirtaş ise cezaevinden yazdığı metinler, şiirler, kitaplar, çağrılar… Siyasetin dışına itilmeye çalışılsa da, halkın kalbindeki yerini hiç kaybetmedi. Demirtaş, Türkiye’nin batısında da karşılık bulan, gençlerin benimsediği, aidiyetin ötesinde ortaklık dili kurabilen bir liderdir. Bazen sosyal medyada, oyunu kime vereceksin denilen insanlar parti adı yerine, SELO’YA vereceğim demektedirler. Onun geri dönüşü sadece DEM oylarını değil, Türkiye muhalefetindeki genel dengeyi de etkileyecektir.
*Leyla Zana: Sadece bir siyasetçi değil, bir anneliğin, bir sabrın, bir direncinin bedene bürünmüş halidir. Kürt halkı için maneviyatın, direnişin ve kadim mücadelenin sembolüdür. Adına onlarca şarkı yazılmış ve unutulmayacak bir isim…
*Selahattin Demirtaş: Kürt siyasetine neşe, zeka, empati ve evrensel hukuk dili katan, cezaevinden bile milyonlara umut taşıyan bir lider.
Bu iki şahsiyet, bir araya geldiklerinde toplumsal barışın, halkların kardeşliğinin ve yeni bir gelecek hayalinin taşıyıcısı olabilirler.
Zana ve Demirtaş birlikte, üç dili aynı anda konuşabilecek iki insandır:
*Kürt halkının duygusal dili,
*Türkiye kamuoyunun siyasal dili,
*Dünya kamuoyunun evrensel dili…
Kürt halkı bu iki isme güveniyor ve bu iki isim çok seviliyor.
Eğer bugün bu iki isim, yeni bir kardeşlik projesi etrafında, Kürt halkını ve tüm Türkiye’yi içine alan bir demokratik vizyonla sahneye çıkarsa; sadece bir seçim kazanılmaz.
Aksi takdirde, bu iki değerin yok sayılması ya da kenarda tutulması, sadece bir stratejik hata değil, tarihi bir vebal olacaktır.
Halkının vicdanında Leyla Zana bir kutsal emanet, Selahattin Demirtaş ise o emaneti geleceğe taşıyabilecek özgür bir ruhtur.
Zaman bu birlikteliği çağırıyor artık. Yıllardır düşük profilli ve Kürt toplumunun tanımadığı şahsiyetlerin ön saflarda yer alması halkı küstürmüştür. İnanınız ki son yerel seçimlerde de Leyla Zana ve Selahattin Demirtaş’ın eşi şehir şehir dolaştırılmasaydı aldıkları oyların yarısını bile alamazlardı bence…
Bugün siyasi atmosfer, toplumsal zemin, küresel destek açısından eşsiz bir dönem. Ancak bu fırsat değerlendirilmezse, geriye yine uzun yıllar sürecek bir pişmanlık ve dağınıklık kalabilir.
Zana ve Demirtaş, bu denklemde halkın gönlünde çoktan eş genel başkan olmuşlardır bile.
Kürt siyasi hareketi bunu görmezden gelirse; sadece bir stratejik hata değil, tarihi bir kayıp yaşanacaktır.
Türkiye, yeni bir kardeşlik projesine ihtiyaç duyuyor. Ama bu projenin taşıyıcısı olacak liderlerin, hem geçmişin yükünü taşıyacak kadar ağır hem de geleceği inşa edecek kadar genç olması gerekiyor.
Leyla Zana ve Selahattin Demirtaş, bu tanıma uyan çok az sayıdaki isimden sadece ikisi.
Siyaset, zamanlama sanatıdır.
Zaman şimdi.
