İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Binyamin Netanyahu ve 8 İsrailli bakan ile milletvekili hakkında yakalama kararı çıkardı. Gerekçe olarak ise, “soykırım ve insanlığa karşı suçlar” iddiaları gösterildi.
Ancak pratikte bu kararın uygulanması, mevcut koşullarda neredeyse imkânsız. Söz konusu kişiler Türkiye’de değil; dolayısıyla sabahın erken saatinde bile gözaltına alınmaları mümkün değil. Hukuki ve diplomatik engeller, kararı sembolik bir adım hâline getiriyor.
Aşağıdaki tablo, kararın hukuki ve diplomatik sınırlılıklarını özetliyor:
Konu Durum: Gözaltı Yetkisi Cumhuriyet başsavcısının yetkisi yalnızca Türkiye sınırları içindeki kişiler için geçerlidir. Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililer Türkiye’de değil.
Uluslararası Hukuk Yabancı devlet başkanları ve üst düzey yetkililer dokunulmazlığa sahiptir. Doğrudan gözaltı yapılamaz.
Uygulama Yöntemi Interpol kırmızı bülten talebi veya diplomatik kanallar aracılığıyla talepler iletilebilir.
Sembolizm Yakalama emri esas olarak siyasi ve hukuki mesaj niteliğindedir; fiili gözaltı ve yargılama, Türkiye’ye gelmeleri veya uluslararası işbirliği ile mümkündür.
Pratik Sonuç Karar uygulanabilirlik açısından sınırlı; daha çok sembolik ve mesaj verici bir adım.
Netice itibarıyla, çıkarılan yakalama emri bir hukuki gösterge ve sembolik mesaj niteliğinde. Uygulama kısmı ise başka bir uluslararası işbirliğine ve şans faktörüne bağlıdır. Sanki yapılan şey, “karar verdik, oldu bitti” tadında; ama fiilen sonucu değiştirme şansı sınırlı.
Oysa gelişmiş hukuk sistemlerinde benzer durumlar, sadece sembol olmakla kalmaz, uygulanabilir mekanizmalarla desteklenir. Bizdeyse, bu kararlar çoğunlukla tartışma yaratır ve gündemden silinir.
