USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ORTADOĞU’DA DERİNLEŞEN ÇELİŞKİLER...

22-06-2025

Ortadoğu’da taşlar yeniden yerinden oynuyor. İsrail ile İran arasında yükselen gerilim, sadece iki ülke arasındaki askeri bir çatışma değil, aynı zamanda tüm bölge ülkelerinin pozisyonunu, ittifaklarını ve ikiyüzlülüklerini gözler önüne seriyor.

Bu çatışmanın tam ortasında bulunan Türkiye ise ne tam taraf, ne tam hakem. Sadece söylem düzeyinde yüksek perdeden  konuşan ama eylem düzeyinde sürekli çelişkilerle örülü bir politika yürütüyor.

Ortadoğu’da manzara şöyle:

  • İsrail’in bölgedeki en yakın müttefiki Azerbaycan. Diplomatik temaslar, silah satışları, enerji iş birlikleri derinleşiyor. Türkiye ise hem Azerbaycan’ın stratejik müttefiki hem de İsrail karşıtı söylemlerin baş aktörü.
  • İsrail’le en büyük ticareti olan ülkelerin içinde Türkiye de var. Sadece 2023’te 7 milyar dolara yaklaşan bir dış ticaret hacmiyle İsrail’le ticaretimiz sürüyor, hem de Gazze’de binlerce katliamlar devam ederken. Azeri petrolü Bakü-Ceyhan üzerinden akmaya devam ediyor.
  • İsrail'e karşı fırlatılan füzeleri durduranlar Arap ülkeleri. Yıllarca Filistin’e sözde destek veren Körfez ülkeleri, bugün İsrail’e hava savunma desteği sunarak İran’a karşı ortak pozisyon alıyorlar.
  • İsrail İran’a saldırırken, Trump Nobel Barış Ödülü’ne Pakistan’dan tarafından aday gösteriliyor. Oysa Pakistan, Filistin’in en ateşli savunucularından biri olarak biliniyordu.
  • Ve Türkiye: NATO üyesi, topraklarında ABD üsleri var. Aynı Türkiye, bir yandan “Gazze bizim kırmızı çizgimiz” derken, diğer yandan bölgeyi bombalayan ülkenin savunma şemsiyesinin bir parçası olmaya devam ediyor. Örneğin muhalefet Malatya Kürecik hava üssünün kapatılmasını istiyor.

İşte Ortadoğu’nun trajedisi burada yatıyor. Herkes Filistin için ağlıyor ama kimse İsrail’le bağlarını koparmıyor. Herkes İran’a mesafe koyuyor ama kimse gerçekten barış için elini taşın altına koyamıyor.

Türkiye’nin bu konudaki çelişkileri yeni değil. 2010’da Mavi Marmara baskınında 10 vatandaşımız uluslararası sularda katledildiğinde hükümet  hesap soracağız  demişti. Yıllar sonra, Bizden mi izin aldınız? diyerek tüm bu sözleri boşa çıkardı. Gazze için yüksek perdeden kınamalar, ama arkada devam eden ticaret, askeri angajmanlar ve diplomatik dengeler, stratejik ortaklık, falan filan...

Türkiye dış politikada güçlü olabilmesi için, içeride yargı bağımsızlığına olan güvenin sağlanması, yatırımcıya güven verecek bir hukuk düzeninin kurulması, toplumu birleştirecek adalet duygusu ve halkın sesini taşıyacak özgür medya düzeninin kurulması ile birlikte ekonomisi güçlü ülke olmakla birlikte  dünyaya vereceği mesajlar anlamlı olur.

Hukukun işlemediği yerde ekonomi sürdürülebilir olmaz, demokrasi sadece sandıktan ibaret kalır, adalet yalnızca iktidar lehine şekillendirilirse, Türkiye gerçek anlamda ne içeride ne dışarıda güçlü bir aktör olabilir.

Türkiye, artık karar vermek zorunda.

Gerçekten ABD ve NATO’dan bağımsız dış politika mı izleyecek yoksa stratejik hesaplarla duyguları idare eden bir dengeci politika mı?

Bölgesel barış için tarafsız bir arabulucu mu olacak, yoksa NATO’nun çizdiği çerçevede sınırlı bir aktör mü kalacak?

Eğer Türkiye dış politikada büyük ülke olmak istiyorsa, önce içeride büyük devlet gibi davranmalıdır.

Bu da yalnızca hukukla, adaletle, şeffaflıkla ve samimiyetle mümkündür. Aksi halde Türkiye, sadece sözlerin yükseldiği ama gerçeklerin sustuğu, tarihsel çelişkilerle dolu bir ülke olarak kalmaya devam edecektir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?