USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

VİRÜS MÜ DEDİNİZ?

19-04-2020

KORONAVİRÜS (COVID-19 nedeni ile dünyadaki gelişmiş birçok ülkenin kendi vatandaşlarının hesaplarına belli miktarlarda ödeme yaptıkları yazılıp çizilmektedir.

Ülkemizde ilk olarak, çalışanların mağduriyetlerinin kısa çalışma ödeneği ile giderileceği dillendirildi. Ağır olan şartlar biraz hafiflettirildi. Ancak, yanlış hatırlamıyorsam, İŞKUR kendi müracaat formlarında bile, 2-3 sefer değişiklik yaptı. Aslında başta İŞKUR çalışanları, mali müşavirler, işveren ve işveren odalarının yasadan habersiz ve uygulamanın nasıl yapılacağı konusunda bilgili olmadıkları görüldü.

Uygulamanın nasıl olacağı noktasında herkes acemilik çekiyordu.15 Marttan itibaren, kısa çalışma müracaatları alınmaya başlanmış ve değerlendirmeye tabi tutuluyordu.

İlk olarak, İşveren ile mali müşavirler küçük bir VİRÜS ile uğraşmak zorunda bırakılarak, günlerce 7 günün nasıl beyan edileceği konusunu tartışmak zorunda bırakılmışlardı.

Bu süreçte, kısa çalışma ödeneği verilen işçilerin ilk 7 günlük ücretlerinin yarısının işveren tarafından, hafta tatili günlerine ait ödeneğinde kısa çalışma süresine orantılı olarak devlet ile işverenler tarafından ödeneceği yasada yazılı olması üzerine, 3,5 günlük ödemenin SGK aylık hizmet bildirgesinde nasıl beyan edileceği belirsizliği kafaları karıştırmıştı.

Kimisi 3,5 günü ikramiye olarak ilave edilmesi gerektiğini savunurken, kimisi de normal gün olarak bildirgeye yansıtılmasını savunuyordu. Şimdi sizlere çok anlamsız gelebilir ancak, basit bir konuda bile olaya nasıl çözüm getirileceğinin verdiği belirsizlik mali müşavirler ve meslek sitelerinde günlerce tartışılıyordu.

Çünkü uygulamanın nasıl yapılacağı, mevcut yazılı mevzuatta net olarak ifade edilmediği ortaya çıkmıştı.

Bu tartışmalar devam ederken, kısa çalışma ödeneğini hak etmeyen, ücretsiz izne çıkan veya çıkarılan tüm işçilere belli bir ücretin verileceği haberleri dolaşmaya başlandı ve torba yasa olarak mecliste kabul edildi. Bu sefer yasada verilecek ücret desteğinin ne zaman başlayacağı üzerine tereddütler olduğu ortaya çıktı. Yasanın, MADDE 7 – 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 24 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmesi bulunmakla birlikte 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi uyarınca işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçiler ile 15.3.2020 tarihinden sonra 51 inci madde kapsamında iş sözleşmesi feshedilen ve bu Kanunun diğer hükümlerine göre işsizlik ödeneğinden yararlanamayan işçilere, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almamak kaydıyla ve 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinde yer alan fesih yapılamayacak süreyi geçmemek üzere, bu süre içinde ücretsiz izinde bulundukları veya işsiz kaldıkları süre kadar, Fondan günlük 39,24 Türk lirası nakdi ücret desteği verilir, Yapılan ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir kesinti yapılamaz DENİLMEKTEYDİ.

Ancak, ilgili maddenin yürürlüklü tarihi yasanın yayım tarihi olması üzerine, bu sefer 17.04.2020 tarihinden önce ücretsiz izne çıkan/çıkarılan işçilerin ücret desteğinden faydalanıp faydalanamayacağı tartışması ortaya çıktı.

Şahsi görüşüm,17.04.2020 tarihinden önce ücretsiz izne çıkan işçilerinde faydalanabilir olduğu yönündedir. Çünkü 17.04.2020 tarihinden önce ücretsiz izne çıkarılan işçiler faydalanmayacak olsaydı, metnin en başında “yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmesi bulunmakla birlikte 4857 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi uyarınca işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan” ibaresi yazılmazdı.

Yasanın çıkmasından önce, iş hayatının tamamen durma noktasına geldiği bir ortamda ve 17.04.2020 tarihinden önce ücretsiz izne çıkan işçiler ile ilgili belirsizlik yaratacak, yoruma mahal verecek şekilde düzenleme yapmak kanun çıkarmak neyin aklı olabilir?

Birçok konuda olduğu gibi, karmaşıklığı dertlenmek yine meslek mensuplarına ihale edilmiştir.

Bazen bir yazılı kanun üzerine bile günlerce tartışmaların yaşandığı, yok şu böyle değil de ,şöyle demek istenmişti  tartışmalarını hepiniz hatırlarsınız. Aynı belirsizlik diğer tüm yazılı metinler için geçerli olduğunu ayrıca belirtmek isterim.

Kendi yaptığını, yazdığını bilmez bir bürokrasiden kurtulmadıkça bir yere varabileceğimize inanmıyorum.

ONUN İÇİN İLK ÖNCE AKLIMIZDAKİ VİRÜSLERİ TEMİZLEYELİM DİYORUM.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?