USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AİDİYETİN GÖLGESİNDE KAYBOLAN HAKİKATLAR!

15-06-2025

Bazı şeyler vardır ki, insan onları sadece severek değil, inanarak sahiplenir. Tuttuğu bir futbol takımı gibi, coşku dolu bir aidiyet hissiyle bağlanır. Lakin sorun şudur.

Futbol sahasında mağlubiyetin telafisi olur, ama fikir sahasında körü körüne bağlılığın telafisi yoktur. Hele ki bu bağlılık, bir ideolojiye, bir siyasi yapıya ya da onun vakfına, derneğine yönelmişse… Ve bu yapılar kişinin dünyasını ya da inancını şekillendirmeye başlamışsa, işte o zaman aklın özgürlüğü tehdit altındadır.

Telafisi olmadığı için getirisi ise yoksulluk, çaresizlik, mutsuzluk vb. gibi sorunlar ile bizleri baş başa bırakır.

Birçok insan için bağlı bulunduğu görüş, bir yaşam rehberidir. Bu normaldir. Ancak ne zaman ki o mensubiyet, yanlışları sorgulamayı imkânsız hale getirir ise, artık orada hakikate sırt çevrilmiş demektir.

Hele hele bu mensubiyetin maddi bir karşılığı varsa, ihaleler, maaşlar, koltuklar veya toplum içindeki bir statüye dönüşmüşse, artık bağlılık vicdani bir duruştan çıkıp, hesaplı bir sadakate dönüşmektedir. Bu aşamadaki bireyden zıddına, rakibine merhamet, adalet beklemek artık beyhudedir. Artık gözler kararmıştır…

Oysa daha vahimi şudur. Hiçbir çıkarı olmadan sadece doğru bildiğini savunmak için bir yapıya gönül veren insan bile, bir süre sonra o yapı tarafından şekillendirilir. Ve en sonunda, yanlışları görse bile susturur kendini. Vicdanı fısıldasa bile, kitlenin alkışları, geçmişteki yaşanmışlıklar daha baskındır artık. Çünkü artık birey olmaktan çıkılmıştır.

Bir kalabalığın sesi, onun refleksi, onun duygusudur. Eleştiri mi? “Bizimkiler yapıyorsa bir bildikleri vardır” diye düşünülür. Hatta daha da kötüsü, “Ne yapalım, herkes böyle yapıyor” denir. Sanki herkesin batması, boğulmayı meşru kılar gibi… Yâda, zaten onlarda yapıyordu gibi serzenişler…

Peki yıllarca eleştirilen  o yanlışları savunur hale gelmiş olmak, hangi vicdan ve akıl izah edebilir?

Bugün medya, sosyal platformlar, dernekler, vakıflar, her biri bir inanç, bir duruş, bir hayat tarzı pompalıyor. İnsanlar kendilerini bilgiyle değil, bu yapay yankılarla inşa ediyor artık.

Oysa vicdan, kişinin en bağımsız yargıcıdır.

Ne reklama ihtiyaç duyar, ne alkışa. Fakat bastırıldığında zamanla susar. Zihin, vicdanı duymamaya alışır. Ve geriye, bir grubun içindeki “makineleşmiş insanlar” kalır. Düşünmeyen, sadece onaylayan insanlar…

İşte bu yüzden, mensubiyet duygusu asla bir dogmaya dönüşmemelidir. Bir yapıya, bir görüşe bağlı olmak, ona eleştirel bakabilmenin önüne geçmemelidir.

Aksi halde, yıllarca eleştirdiğimiz şeyleri bir gün kendimiz yaparken, “biz yapınca neden sorun oluyor?” sorusuna sıkışıp kalırız. Bu noktada farkına varmadan en büyük ihaneti de kendimize yapmış oluruz.

Unutmayalım, Dünyaya insan olarak geldik ama insan kalmak emek ister. Doğruyu savunmak, bazen yalnız kalmak pahasına bile olsa, vicdanı ayakta tutar.

Çünkü hakikat, kalabalıkların alkışında değil, bireyin cesaretindedir.

Hiçbir şey, hiç kimsenin dünyalık çıkarları için feda etmeye değmez.

Olan  ise hem dünya hayatınıza ve hem de varsa ahiret inancınız, ahiret hayatınıza mal olur.

DEĞER Mİ?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?