Son günlerde ülkenin gündemine düşen iki haber, aslında bize hem umut hem de derin bir hüzün verdi. Batmanlı bir çocuğun bulduğu altınları hiç tereddüt etmeden polise teslim etmesi, vicdanın hâlâ var olduğunu gösterdi.
Diyarbakır’da ise bir çocuğun kaçırılmasına engel olmak isteyen bir vatandaş, hayatını riske atarak adeta kahramanlık sergiledi. Fakat işin en acı tarafı, adamın tüm çığlıklarına rağmen o an orada bulunan diğer insanların sessiz kalmasıydı.
Oysa iyilik yapmak, haksızlığa karşı çıkmak, mazlumu korumak insanın doğasında olması gereken en temel reflekslerdir. Fakat bugün bu davranışlar bize olağanüstü bir kahramanlık gibi geliyor artık. Asıl mesele de bu. Normal olanı garipsemek, insana dair olanı unutmuş olmaktır. Yani insani bir davranışı artık garipser olduk.
Biz toplum olarak ne yazık ki değerlerimizden, insanı insan eden ruhtan uzaklaştık. Kişisel çıkarlarımız uğruna insanları kandırmayı, yalanı dolanı, ufak menfaatler için onurumuzu satmayı, hatta siyasi görüşlerimizi bile çıkar pazarlığına açmayı sıradanlaştırdık çünkü. Bu yüzden doğruyu yapan birini görünce şaşırıyoruz artık.
Demek ki hâlâ insanlık ölmemiş diye yorum yapıyoruz.
Ama sormamız gereken asıl soru şu. Ne zaman iyi insan olacağız?
Ne zaman menfaat yerine vicdanı, korku yerine cesareti, çıkar yerine adaleti tercih edeceğiz?
Ne zaman yalanla değil doğrulukla, kandırmakla değil güven vermekle anılacağız?
Bir çocuk altını teslim ettiğinde ya da biri haksızlığa engel olduğunda bunu haber değeri taşıyan olağanüstü bir olay olarak görüyorsak, toplumsal olarak büyük bir sınavı kaybetmişiz demektir. Oysa insan olmanın özü, çıkar gözetmeden iyilik yapmak, doğruyu savunmak ve başkasının derdini kendi derdi bilmekten geçer.
Bu hem insani hem de islami olanıdır.
Toplum olarak kendimize dönüp bakma vaktimiz geldi de geçiyor. Çünkü biz ne zaman gerçek anlamda insan olursak, işte o zaman iyiliğin haber değeri kalmayacak, hayatın doğal bir parçası haline gelecektir. İyilik yapan birini gördüğümüzde şaşırmadığımızda bu yolda mesafe almışız demektir.
Peki çözümü;
İlk adım, çocuklarımıza değerler eğitimi vermekten geçiyor. Sadece okulda değil, evde, sokakta, medyada… Onlara iyiliği öğütleyerek değil, yaşayarak göstermek zorundayız.
Medya, sansasyon peşinde koşmak yerine, toplumda örnek olacak davranışları yaygınlaştırmalı. Eğitim sistemi, ezberden çok vicdanı ve empatiyi, hakkı hukuku adaletin erdemini anlatmalı ve güçlendirmeliyiz.
Aileler, çocuklarına dürüstlüğü, paylaşmayı ve adaleti miras bırakmalı. Ve her birey, benimle başlar diyerek küçük de olsa bir adım atmalı.
Çünkü biz gerçekten insan olduğumuzda, iyilik şaşılacak bir şey olmaktan çıkacak ve hayatın doğal akışı haline gelecektir. O gün geldiğinde belki de bu soruyu sormaya gerek kalmayacaktır Ne zaman iyi insan olacağız?
YADA SİZLER BİR UMUT GÖRÜYOR MUSUNUZ?
