Gelişmiş toplumlarda, Demokrasi, sadece sandığa gidip oy vermek değildir. Bir toplumun demokrasi kültürü yoksa seçimlerin kendisi, çözümden çok sorun üretir hale gelir.
Bizdeki tablo tam da budur. Bir dernek, oda, sendika ya da belediye başkanlığını kazanan, çoğu zaman koltuğu kolay kolay bırakmıyor.
Çünkü bizler toplum olarak demokrasiyi bir sorumluluk değil, güç ve çıkar aracı olarak görüyoruz.
Bugün belediyelere baktığımızda manzara hiç iç açıcı değildir. Particilik, adeta bir futbol takımı tutar gibi kör bir bağlılığa dönüşmüş durumdadır.
Böyle bir kitle yapısından sağlıklı kararların çıkmasını beklemek, büyük bir yanılgıdır bence… Bu yüzden belediye başkanlıklarının kapatılıp, yetki ve kaynakların kaymakamlık ve valiliklere devredilmesi gerektiğini düşünmek hiç de uç bir fikir değildir.
Belediyelerin rüşvet, adam kayırma ve kısa vadeli çıkar ilişkilerinden uzak olduğunu söyleyebilecek hiç kimse yoktur. Çünkü kısa süreliğine seçilmiş başkanın geleceği belirsizdir.
Bir sonraki dönem seçilip seçilmeyeceği kesin değildir. Dolayısıyla eline geçen büyük paraları hızlı bir şekilde değerlendirme ihtiyacını hissederler. Devlette ise devamlılık esası vardır. Bu nedenle kaymakamlık ve valiliklerde aynı ölçüde suiistimaller çok görülmez.
Bir diğer sorun ise siyasi ayrımcılık iddialarıdır. İktidar partisinden olmayan belediyelerin eli kolu bağlanır, muhalefet belediyeleri iş yapamaz hale getirilir söylemleri sık sık kullanılmaktadır. Bu durum, yerel yönetimlerin halka hizmet etmek yerine siyasi çekişmenin arenası haline gelmesine yol açmaktadır.
Oysa belediyelerin ana gayesi halka hizmet yerleri olması gerekmektedir.
Ayrıca genelde belediyeler popülist projelerle günü kurtarmaya çalışırlar. Aynı yolun beş kez kazılıp yeniden yapılması, imar rantı uğruna verilen keyfi izinler, şehrin geleceğini karartan yanlış kararlar gibi.
Bunların hepsi, belediye yönetimlerinin kısa vadeli çıkar uğruna uzun vadeli planları hiçe saydığının göstergesidir.
Bu noktada iki yol vardır. Ya belediye başkanlıkları kapatılıp tüm yetki merkezi idareye devredilecektir ya da eğer kapatılmayacaklarsa belediyeler çok daha sıkı denetim mekanizmalarıyla kontrol altına alınmalıdırlar.
Harcanan her kuruşun şeffaf şekilde halka açıklanması, imar izinlerinden ihalelere kadar her sürecin bağımsız kurumlarca denetlenmesi ve başkanların mal varlığının düzenli şekilde kamuoyuyla paylaşılması şarttır.
Toplumumuzun demokrasi kültürü gelişmediği sürece, seçimle gelen ama koltuğu çıkar kapısı olarak gören kişilere devasa bütçeler ve sınırsız yetkiler teslim etmek halkın menfaatine değildir.
Ya radikal bir karar alıp belediyeleri kapatmak ya da güçlü bir denetim ağıyla belediyeleri hesap verebilir hale getirmek zorundayız.
Gerçek demokrasi, sadece oy vermek değil, hesap sormak ve şeffaf yönetim anlayışını kökleştirmektir.
Şu anda bize demokrasi diye yutturulan şey, önümüze konulanlardan birini tercih etmektir.
Ya Denetim Ve Hesap Sormak!
