USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

DİJİTALLEŞEN DEVLET, BÜYÜYEN BÜROKRASİNİN GÖLGESİNDE...

25-05-2025

Son 25 yılda Türkiye’de yaşanan demografik, teknolojik ve kurumsal dönüşümler; kamu hizmetlerinin sunumu, kamu personeli istihdamı ve dijitalleşme süreçleri üzerinde önemli etkiler yaratmıştır. Ancak bu üç başlık arasında oluşan çelişkiler, Türkiye’de kamu yönetiminin etkinliği konusunda ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye’nin nüfusu 2000 yılında yaklaşık 67 milyon iken, 2024 itibarıyla 85 milyonun üzerine çıkmıştır. Bu, yaklaşık %27’lik bir artış anlamına gelir; yıllık ortalama nüfus artışı %1,1 e tekabül etmektedir.

Aynı dönemde kamuda çalışan memur sayısı incelendiğinde, nüfus artış hızını aşan, hatta kimi yıllarda ikiye katlayan oranlarla karşılaşılmaktadır.

Örneğin, 2000’li yılların başında yaklaşık 2 milyon seviyelerinde olan memur sayısı, günümüzde 5 milyona yaklaşmıştır. Bu %150’nin üzerinde bir artış anlamına gelir. Bu çarpıcı fark, kamu hizmetlerine duyulan ihtiyaçtan ziyade, kamu istihdamının bir istihdam politikası aracı olarak kullanıldığını düşündürmektedir.

Bu durum, kamu yönetiminde  etkinlik ilkesinin “istihdam” hedefiyle gölgelenmesine yol açmakta ve kaynakların rasyonel kullanımını tartışmaya açmaktadır.

Artan memur sayısına rağmen vatandaşın kamusal hizmetlere erişiminde yaşadığı zorluklar, işlemlerin ağır yürümesi bu çelişkiyi daha da derinleştirmektedir.

Türkiye, son 15 yılda dijital kamu hizmetleri alanında önemli yatırımlar yapmıştır. e-Devlet kapısı, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın çevrimiçi servisleri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun dijitalleşmesi ve belediyelerin çevrimiçi işlemleri bu kapsamda değerlendirilebilir.

Ancak bu dijitalleşme atağına rağmen vatandaşların halen kamu dairelerinde uzun kuyruklarda beklemesi, belgeler arasında kaybolması ve işlemlerinin sistemde görünmemesi  gibi sorunlarla karşılaşması, dijitalleşmenin yüzeyde kaldığını göstermektedir.

Çünkü bu dijital aracı kullanan yine insan olduğu için, bu insanları iyi idare etmek ile dijitalleşmenin başarısı artmış olacaktır.

Gerçek dijitalleşme, sadece hizmetlerin dijital ortama taşınması değil, süreçlerin sadeleştirilmesi, çalışanların bu sisteme entegre edilmesi ve vatandaşın hizmete erişiminde anlamlı kolaylık sağlanmasıdır. Türkiye’de ise sistem dijitalleşse de zihniyet ve organizasyonel yapı büyük ölçüde hantal kalmıştır. Çalışanların kendilerini geliştirme çabaları maalesef çok ağır kalmış nerde ise bazen kurumlar duyarlı bir kaç memurun sırtında yürütülmektedir.

Türkiye’de kamu personeli artışı, nüfus artışını birkaç kat aşarken, dijitalleşme yatırımları da gözle görülür bir hızla artmıştır. Ancak bu iki pozitif gelişmeye rağmen kamu hizmetlerinde yaşanan aksamalar, temel sorunun nicelik değil, nitelik olduğunu göstermektedir.

Kamu yönetiminde sürdürülebilirlik, sadece daha çok memurla ya da daha çok yazılımla değil, süreçlerin yalınlaştırılması, liyakat esaslı kadroların güçlendirilmesi ve veriye dayalı yönetişim anlayışının yerleşmesiyle mümkündür.

Aksi takdirde, artan memur sayısı ve büyüyen dijital altyapılar, sorunları çözmek yerine bürokrasiyi daha karmaşık ve erişilemez hale getirme riski taşımaktadır. YANİ ÖNCE İNSAN KENDİSİNİ GELİŞTİRMELİ VE VİCDANLI OLMALIDIR.

Çünkü sebep oldukları her eksiklik kul hakkına girmektedir…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?