USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

FİNANSAL TAKTİKLER

29-06-2022

Ülkedeki ekonomik sıkıntılar ile mücadele etmek adına sık sık finansal taktik ve yöntemlerin devreye sokulduğu görülmektedir.

Tüm dünyada olduğu üzere, ülkemizde de İktisat bir bilim olarak kabul edilmekte ve bu alanda da yüzlerce üniversitede binlerce öğrenci eğitim görmekte, bu işin profesörleri dediğimiz binlerce de bilim adamı bulunmaktadır.

Şimdi bir soru; Madem ekonomi bir bilim işi ve binlerce bilim adamımız var, peki; bu ekonomik krizlere neden bir çözüm getirilmiyor.

Şöyle ki, ülkedeki tüm ekonomi bilim adamları veya her bir üniversiteden birer bilim insanı olmak üzere bir araya gelip çalıştay düzenleyip, uygulanması gereken yol haritasını çizseler ve bu yol haritasına mutlaka uyulacağının ilanı yapılsa, bir faydası olmaz mı sizce?

Yoksa boşu boşuna mı bu kadar ekonomi profesörü istihdam ediyoruz.

Allah aşkına krizin çözümü bilimsel metotlar ile olmayacak ise yöntemi nedir, ne olabilir?

Şunu not etmek gerekir ise, herkes çok iyi biliyor ki, toplum olarak kendimizi bildik bileli her dönem bu sıkıntılar olmuş, bazen sık bazen de daha az olmak üzere tüm benliğimize kadar yaşayıp gelmişizdir. Yani, bu konu sadece günümüzün değil, on yıllarca var olan bir problem olarak gelmiş, toplum olarak bir türlü” oh be “diyemediğimiz bir şekilde hala devam etmekte ve uzun yıllarca da devam edeceğe benzemektedir.

Bence asıl sorun, plansız üretim veya üretimsizlik, üretim şartlarının zorlaşması, yanlış özelleştirmeler, sırf herkes üniversite okusun diye genç neslin üretimden uzak kalması, üniversite sonrasında ise mezun oldukları, arzu ettikleri yerlerde çalışma umut ve beklentisi ile yıllarca boş kalmaları, genç nüfusun köylerden şehirlere kanalize olması, köylerde traktör sürecek, koyun otlatacak insanın kalmaması vb. gibi nedenleri sıralamak mümkündür.

Bir diğer en önemli nedenlerden bir tanesi de, toplumsal olarak hafızamıza yerleştirdiğimiz “oğlum bak oku, masa başında rahat bir iş sahibi olursun” telkini ile sanki fabrikada makine başında çalışmak, köyde hayvancılık yapmak çok iyi değilmiş algısının yerleşmiş olmasıdır. Herkes masa başında bir işte çalışmak peşindedir.

Çevremizden de gördüğümüz üzere şu anda inşaatlarda çalışan Türkiye vatandaşlarının yaş ortalaması 50 ve üzeridir.

Yani, şu an inşaat vb gibi meslek bilmeyi gerektiren sektörlerdeki genç işçilerin çoğu hep yabancı işçilerden olduğu görülmektedir. Köylerde çobanlar, tarlalarda çalışanlar, Karadeniz’de çay ve fındık toplayanların büyük çoğunluğu yabancı işçiye everilmiş durumdadır.

Onun içindir ki, içişleri bakanı bir demecinde yabancıların çıkması durumunda işverenlerin büyük sıkıntılar yaşayacakları şeklindeki ifadesidir.

Biz ise gençliğimizi 4 yıllık lise saçmalığı ile bir yıllarını heba etmiş, sonrasında 4 yıllarını üniversitede okutarak okumuş işsiz kitlesini oluşturarak üretimden uzak tutmuşuzdur.

Büyük çoğunluk, elini sıcak sudan soğuk suya koymamış ve üniversiteli olma hava ve edası ile bir mesleği öğrenmemiş ve üniversite sonrasında da artık bir meslek öğrenme yaşını geçmiş işsizler topluğundan ne bekleyebiliriz ki?

Bu saatten sonra, inşaatta demir bağlama, sıva yapma, fabrikada makina başında çalışma, köyde çiftçilik yapma olasılığı ne kadar kalmıştır?

Şimdi herkes her gün fiyat artışlarının nedenlerini sorgulamaktadır.

Basit bir ifade ile açıklamak gerekir ise, olmayan şey daima pahalı olmuştur. Örneğin, ülkede üretilen toplam domates miktarına bağlı olarak, bir kilo domatesin kilosu 15 TL gelmektedir.

Ürettim arttığında 15 TL’lik domates kaç lira olur?

Fiyatı düşer…

İşte üretmeden tüketmek enflasyona sebep olmaktadır. Üretim arttıkça enflasyon düşecektir. Üretimi arttırmadan enflasyonu düşürmek mümkün değildir.

Ayrıca, bizler üretirken, daha çok katma değeri yüksek sanayi üretimine odaklanmalı ve teknolojik seviyesi yüksek ürünleri üretmeliyiz. Emek yoğun, ucuz ürünleri üretip ihracat yaparak, büyümeyi sağlam bir şekilde gerçekleştirmek mümkün değildir.

Öncelikle üretimde kullanılan ana mamul girdilerinin yerli olmasına çok dikkat edilmelidir. Bunun yanında iyi bir üretim planlaması yapılmalı, marka değeri yüksek ürünlerin imalatı teşvik edilmeli, üretilen ürünlerin yurt içinde ve uluslararası piyasalarda marka değerinin arttırılmasına destek sunmalı ve desteklenmelidir.

Üretmeden finansal taktikler ile ekonominin düzelmeyeceği hızlı bir şekilde idrak edilmelidir. Gelişmekte olan toplumlarda, yüksek teknolojik üretimin sermayesinin tarımdan elde edilen gelirlerden sağlanan paralar olduğu bilinci ile hareket ederek, bu yüzyıldaki en stratejik üretim konusunun tarım olduğu unutulmamalıdır.

Dünyada kendi kendine yetebilen ülke olmamanın asıl yolu başta tarım olmak üzere diğer tüm alanlarda üretmek, üretmek ve yine üretmekten geçtiğini tekrardan söyleyerek noktalamak isterim.

Finansal yöntemler ile sorunlar çözülmüş olsaydı zaten herkes masa başında gereğini yapardı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?