KANUN VE VİCDAN

Mehmet Cevat Kerem

4 yıl önce

Toplumların, bireylerin yeryüzünde düzen içinde birlikte yaşayabilmeleri için, din ve gelenek haline gelmiş kuralların yanında, devletlerin belirlediği kurallar oluşmuştur. Kurallar dairesinde yaşayan toplumlardaki insanlar, daha çok mutlu olmuş, ekonomik ve siyasi güç bağlamında daha çok söz sahibi olmuşlardır. Düzenin tesisi, hak, hukuk ve insanların mutluluğu için belirlenmiş yazılı ve yazılı olmayan kurallara riayet etmek için cezalandırma ile birlikte mükâfatlandırma sistemi de tesis edilmiştir. Günümüzde refah ve ekonomik seviyeleri yüksek olan devletlere baktığımızda, düzenlerini sağlam temeller üzerinde kurdukları ve mevcut kurallara sıkı bağlı olduklarını görülmektedir. Bağlı kalmanın yanında ayrımcılık, kayırma gibi hadiselere de rastlamak çok az görülür. Sağlam temeler üzerinde kurulmuş ve halk tarafından özümsenmiş olan kanunlar, insanların ruhlarına küçük yaşlardan itibaren nakış gibi işlenmektedir. Böylelikle insanlar hangi haklara sahip olduklarını iyi bildikleri gibi, kendilerini başkalarına da zarar verilmemesi noktasında çok dikkatli olmak zorunda his ederler. Yani, hakkını savunurken, diğerinin hakkına girmemeye çok özen gösterirler. İnanç itibari ile kendini Müslüman olarak gören bireyler, mevcut beşeri yasaların yanında, kendilerini bazen de inandıkları dinin kurallarına da uymak zorunda olduklarını düşünürler. Tabi ekonomik menfaat ve diğer çıkarların çatışmasında ise, kendi şartlarına en uygun olanı seçmeyi de ihmal etmezler. Bu çelişkiyi ortaya koyan çok sayıda örneği vermek mümkündür. Hem yasal hakları hem de diğer dini ve gelenek haline gelmiş kuralları özümsememiş bizim gibi toplumlarda, işler daha çok kaba kuvvet ve birbirini kandırma üzerinde yürüdüğü gerçeğini ifade edebiliriz. Miras hukukunda insanlar genelde yasal hukuku tercih ederler. Oysaki İslam hukukunda, miras hukukuna farklı bir bakış açısı vardır. Özellikle son yıllarda aile birliğinin dağılarak, akrabaların, kardeşlerin birbirlerine düşman olmalarının yegane ana sebebi, miras paylaşımları yüzünden olduğu tartışmasız bir olgu olarak ortadadır. Kime hangisi uygun geliyor ise, o şekilde davranmaktadır. Miras paylaşımı sonucu oluşan düşmanlıklar toplumu adeta param parça ettiği bir gerçektir. Diğer önemli bir konuda işçi ve işverenler arasında yaşanan hak ve alacak davalarıdır. Dinimize göre pazarlığın helal olduğu konusu sık dillendirilmektedir. Bir işçinin işe başlama görüşmelerinde, işten ayrılması sonrasında işverenden diğer hakları da talepte bulunup bulunmayacağı konusu dillendirilmemektedir. İşçinin alacağı ücretin ne olması gerektiği ve hangi işi yapacağı hususları üzerinde mutabakat sağlanır. Daha sonra işten ayrılmalarda, sırf yasal bir hak olması adına işçinin işverenden aldığı ücretten başka hakları talep etmelerinin, inandıkları dinin şartlarına ne kadar uygun olup olmadığına dikkat edilmez. Yani, şöylede söylemek mümkündür. Yasal olan her hak bizim için helal midir? Toplumda işverenlerin iş yapamaz duruma düşürülmeleri ve bunun sonucunda ekonomik düzenin bozulması, bundan dolayı diğer insanların mağdur olabilme ihtimali üzerinde kimin ne kadar düşündüğü, vicdanın sesini ne kadar duyduğunu çok şüpheli hale gelmiştir.  Aynı üzücü hadise kendi aramızda yaptığımız ticari hayatta da ortaya çıkmaktadır. İnsanların bir birine olan güven endeksi, yüz üzerinden derecelendirmek gerekir ise bana göre %10 bile değildir. Kimin eline ne geçti ise bildiği gibi davranmakta ve sonrasını düşünmemektedir. Ticari yaşamımızda yasal kurallara uymadığımız gibi içtihat haline gelmiş diğer kurallara da uymamaktayız. Allah’ın “huzuruma kul hakkı ile gelmeyin” diye bizi tembihlediği bir dinin mensupları olarak, bir birimize yaptığımız kötülüğün hadi hesabı yoktur. Bir kısım insanın, yatmadan önce yarın kimi nasıl çarparım planlarını kurarak sabahladıklarını söylemek ne kadar abartılı olacaktır? İyi insan olma kriterlerinin çok farklılaştığı, ya da kişiden kişiye göre değiştiği ortadadır. Hakkını ve hukukunu ararken vicdanımızı bir kenara bırakmadan yaşamayı öğrenmek dileği ile

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI