?>

KAMUDA DENETİM KRİZİ

Mehmet Cevat Kerem

4 ay önce

Ülkemizde yerel yönetimlerden yükseköğretime, kamu kaynaklarının kullanıldığı her alanda benzer bir tabloyla karşılaşıyoruz: Yetki var, sorumluluk yok, harcama var, denetim yok.

Belediyeler bunun en görünür örneği. Beş yıllık bir süre için seçilen belediye başkanları, çoğu zaman uzun vadeli projelerden çok kısa vadeli fırsatlar peşinde koşuyor.

Çünkü bir sonraki seçimde tekrar koltuğa oturup oturmayacakları meçhul. Bu belirsizlik, bazılarını  eldeki zamanı kişisel çevresine çıkar sağlamak için değerlendirmeye yöneltiyor.

Eş, dost, akraba, tanıdık. Kamu malı, adeta babadan kalmış miras gibi harcanıyor.

Oysa valilikler ve kaymakamlıklar gibi merkezi idare temsilcilerinde süreklilik esastır. Bürokrasi, tüm kusurlarına rağmen, günü kurtarma zihniyetinden daha az etkilenir.

Yatırımlar, kişisel ikbal değil, uzun vadeli kamu yararı hedefiyle planlanır. Bu yüzden, belediyelerin kaldırılıp yerel hizmetlerin valilik ve kaymakamlıklara bağlanması, radikal ama tartışmaya değer bir öneri olarak duruyor.

Demokrasiyi bilmeyen bir topluma ve siyaseti kişisel çıkarları için kullanan kitleye bu yetkiler fazladır bence.

Belediyelerden bile vahim durumda olan bir diğer alan ise üniversiteler. Bir zamanlar bilim yuvası olması gereken kurumlar, bugün  aile şirketi  mantığıyla yönetilen, eşe dosta kadro dağıtılan, bilimsellikten uzak yapılar hâline geldiler.

Rektörler neredeyse sınırsız yetkiye sahip ,denetim ise ya yok, ya da göstermelik.

Sonuç: İçeriden çürüyen, toplumun güvenini kaybeden yükseköğretim kurumları.

Bu nedenle, şehirlerdeki tüm kamu harcamalarının tek bir bütçe havuzunda toplanması ve bu havuzun şeffaf, sıkı bir denetime tabi tutulması şart.

Her kalem harcamanın, vatandaşın görebileceği şekilde internet üzerinden yayımlanması,  şeffaflık kelimesinin lafta kalmaması için atılacak ilk adım olmalıdır.

Ancak burada da karşımıza siyasi iktidarın temel handikapı çıkıyor.

Olumsuzlukların muhalefet tarafından kullanılmasından çekinildiği için, birçok yolsuzluk ve usulsüzlük görmezden gelinebiliyor. Bu da kimi vicdansızları daha da pervasız hâle getiriyor.

Görmezden gelinen her yanlış, yarın çok daha büyük bir toplumsal zarara dönüşüyor.

Kamu yönetiminde en büyük sorun,  benim adamım mantığıdır. Oysa devletin adamı olmaz, sadece millete hizmet eden kamu görevlisi olur.

Belediyeden üniversiteye, bakanlıklara kadar tüm kademelerde bu anlayış hâkim olmadıkça, biz daha çok “babamızın malı” sanılan kurumların hikâyelerini yazmaya devam ederiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI