Çölde kaybolmuş bir adam…
Yanındaki son damla suyu da tükenmiş, umudunu yitirmek üzereyken uzakta bir kulübe görür.
Önce bunun bir serap olduğunu düşünür, ama başka seçeneği kalmadığı için kulübeye doğru yürür.
Kulübe yıllardır terk edilmiştir.
Yine de içeri girer, belki biraz su bulurum diye düşünür.
İçeride bir el pompası vardır.
Koşarak pompayı çalıştırır, fakat su gelmez.
Tam umudunu kaybedecekken tavanda bir şişe fark eder.
Şişenin üzerinde şu not yazılıdır:
“Bu suyu pompayı çalıştırmak için kullan.
Sonra şişeyi tekrar doldur, senden sonra gelecek yolcu için.”
Adam tereddüt eder.
Ya pompa çalışmazsa?
Ya su boşa giderse?
Ama ya gerçekten çalışırsa?
Sonunda karar verir.
Elindeki son suyu pompanın içine döker, pompalamaya başlar.
Ve mucize gerçekleşir: Su fışkırır!
Doyasıya içer, yıkanır, yeniden hayata döner.
Kulübede bir harita bulur. Harita çölden çıkışı göstermektedir.
Tam giderken geri döner, kalemi alır ve notun altına şunu yazar:
“İnan bana… bu pompa çalışıyor.”
//
Anlatının Dersi
Bu hikâye bize şunu öğretiyor:
Hayatta en kıymetli olanı riske atmadan, büyük kazançlara ulaşamayız.
Bazen güvenmek, bazen vermek gerekir.
Hayat çoğu zaman verdiğimizden çok daha fazlasını geri verir.
Unutmayalım:
İyilik bulaşıcıdır.
Bir not, bir kelime, bir iyilik…
Birinin hayatını kurtarabilir.
Belki de senin iyiliğin, bir başkasının umudu olur.