?>

ŞAKA GİBİ AMA GERÇEK

RAMAZAN PİLATİN

4 ay önce

ŞAKA GİBİ AMA GERÇEK

LIKE A JOKE, BUT TRUE

 

Bu örnek makaleyi yazan: Nedim ÇAKMAK

This sample article was written by: Nedim ÇAKMAK

 

(Bir öğretmenden ibretlik bir hikâye. Umarım okuyanlar sıkılmaz.)

Hayvanlar aynı yerde otluyordu.

Henüz yedi yaşındayken, babamın çiftliğini traktörle sürüyordum.

Traktörlere, makinelere ve ekipmanlara olan ilgim o zamanlar başladı.

Çınarlı Meslek Lisesi'nin radyo-elektronik bölümünde ve öğretmen okulunda gece derslerini tamamladım.

Öğretmen okulunda öğrenciyken, müdürümüz Tevfik Elmas'ın teşvikiyle ilk radyo-elektronik bölümünü kurdum.

19 yaşında bir dağ köyüne atandığımda, bilgilerimi pratiğe dökmek için can atıyordum.

O yıllarda Grundig transistörlü radyoların fiyatı dokuz yüz lira, öğretmen maaşları ise dört yüz elli liraydı.…

[18:09, 16.08.2025] Ramazan Pilatin Express: ŞAKA GİBİ AMA GERÇEK / LIKE A JOKE, BUT TRUE

Bu örnek makaleyi yazan: Nedim ÇAKMAK / This sample article was written by: Nedim ÇAKMAK

 

(Bir öğretmenden ibretlik bir hikâye. Umarım okuyanlar sıkılmaz / A cautionary tale from a teacher. Hopefully, readers won’t get bored.)

 

Türkçe / Turkish

Hayvanlar aynı yerde otluyordu.

Henüz yedi yaşındayken, babamın çiftliğini traktörle sürüyordum. Traktörlere, makinelere ve ekipmanlara olan ilgim o zamanlar başladı.

Çınarlı Meslek Lisesi'nin radyo-elektronik bölümünde ve öğretmen okulunda gece derslerini tamamladım. Öğretmen okulunda öğrenciyken, müdürümüz Tevfik Elmas'ın teşvikiyle ilk radyo-elektronik bölümünü kurdum.

19 yaşında bir dağ köyüne atandığımda, bilgilerimi pratiğe dökmek için can atıyordum.

O yıllarda Grundig transistörlü radyoların fiyatı dokuz yüz lira, öğretmen maaşları ise dört yüz elli liraydı. Bir radyo, iki öğretmenin maaşına, yani bugün altı bin liraya satılıyordu; halkımız adeta soyuluyordu.

 

Atık radyo kondansatörleri bir radyonun kalbidir; gerisi kolay.

Hurdacıdan aldığım parçalarla bir radyo otuz liraya mal oluyordu.

Dağ köyünün muhtarı ve marangoz ustası İrfan bana çalışma alanı verdi ve bir masa yaptı. Radyo parçalarını birleştirmeye başladım.

Hoparlör bağlandığında, muhtara dedim:

 

Bu kablonun ucunu tut ve hoparlörün dibine değdir.

Dokunduğu anda müzik çalmaya başladı; Ankara Radyosu çalıyordu!

Muhtar radyoyu kaptı, köy meydanındaki kahvehaneye koştu ve bağırdı: "Öğretmenimiz radyoyu icat etti!"

Köylüler ısrarla söylediler: "Sen icat ettin."

 

İlk olarak köy muhtarı için, sonra da köylülerim için radyo yapmaya başladım.

Kutular yapıldı, hoparlör delikleri açıldı, kulübedeki kondansatör anahtarı çağrıları yönlendirdi.

Kimseden ücret almadım, ama minnettarlıklarını ikramlarla gösterdiler.

Herkes radyo sahibi olmaktan memnundu.

 

O yıllarda öğretmenler milletvekilleriyle aynı dokunulmazlığa sahipti. Jandarmaya veya karakola çağrılamazlardı; Milli Eğitim Müdürü ifade alır ve gerekirse savcılığa sevk ederdi.

Radyosuz radyo yapmak ruhsat gerektiriyordu; casusluk gibiydi ve hapisle cezalandırılıyordu.

Çalışmaların savcılığa intikal etmesini önlemek için önce kıymet takdiri yapıldı, sonra sürgüne gönderildim; Kızıl Keçili köyüne, Bozdağlar ilçesine.

 

Bozdağlar ilkbaharda İsviçre gibi görünüyordu. Dere kenarında alabalıkların cirit attığı üç terk edilmiş su değirmeni gördüm. Elektrikli olan geldiğinde ayakkabılar çatıya atılmıştı.

O yıllarda hiçbir köyde elektrik yoktu. Bir hafta sonunu orada geçirdim.

Manisa’dan Ahmet Tütüncüoğlu’nun yardımıyla jeneratör için gerekli parçaları buldum ve bir değirmen çarkı yaptım.

Köy kahvesi, okul, cami ve köy meydanının aydınlatma kablolarını döşedim. Alacakaranlıkta suyu açtım; köy gündüz gibi aydınlandı.

O gece devreyi kapatmadım. Köylüler sabaha kadar kutladı. İki gün sonra tüm ilçe jandarması köyü bastı; sökmek zorunda kaldık.

 

Kasabaya gidip istifa ettim ve denizlere açıldım. Önce telsiz ve güverte vardiya zabitliği, ardından süper tanker süvariliği.

Yıllar sonra memlekete döndüğümde, değişen bir şey yoktu; sığırlar hâlâ aynı yerde otluyordu.

 

English / İngilizce

Animals were grazing in the same place.

At seven, I plowed my father’s farm with a tractor. My interest in tractors, machinery, and equipment started then.

I completed night classes in the radio-electronics department of Çınarlı Vocational High School and at the teacher training school. Encouraged by our principal, Tevfik Elmas, I founded the first radio-electronics department at the teacher school.

At 19, I was assigned to a mountain village, eager to put my knowledge into practice.

 

In those years, Grundig transistor radios cost nine hundred lira, while teachers earned four hundred fifty lira. A radio cost the equivalent of two teachers’ salaries—six thousand lira today. Electronics scrap dealers existed on Çankaya…

YAZARIN DİĞER YAZILARI